Samimiyet, insan ilişkilerinin en değerli temellerinden biridir.

Samimiyet, insan ilişkilerinin en değerli temellerinden biridir. İçtenlik olmadan kurulan hiçbir bağ uzun ömürlü olmaz; ne dostluk, ne iş ilişkisi, ne de aşk. Fakat ne yazık ki günümüzde samimiyet, giderek daha fazla suistimal edilen bir değer hâline geldi. İnsanlar artık içtenliği bir güven kapısı olarak değil, çoğu zaman bir açık kapı olarak görüyor.

Birine samimi davrandığınızda, niyetiniz halis olsa bile bu bazen yanlış anlaşılır. Samimiyet, bazıları için “rahat konuşma hakkı”, “özel alanı ihlal etme izni” veya “çıkar elde etme fırsatı” gibi algılanıyor. Oysa samimiyet, sınırları koruyarak kurulan bir sıcaklıktır. Sınırı olmayan samimiyet, saygısızlığa; ölçüsü kaçan yakınlık ise istismara dönüşür.

Toplumda sıkça rastladığımız bir durumdur: Birisi size “Ben sadece samimi konuşuyorum” diyerek kırıcı sözler söyler. Oysa samimiyet, nezaketsizliğe bahane olamaz. Gerçek samimi insan, düşüncesini söylerken karşındakini incitmemeyi de bilir. Çünkü samimiyet, empatiyle beslenir.

İşin bir de ters yüzü var: Samimi insanları kandırmak, onların güvenini suiistimal etmek. Böyle davrananlar, aslında kendilerine olan güveni de yitirirler farkında olmadan. Çünkü bir kez samimiyeti kötüye kullanan kişi, bir daha kimsenin gerçek içtenliğine inanamaz. Her dostlukta bir “acaba” kalır, her tebessümde bir “çıkar mı var” şüphesi doğar.

Samimiyet; saf, sade, içten bir duygudur. Onu çıkarla, hesapla, rol yaparak kirletmemek gerekir. Herkes biraz daha dürüst, biraz daha özenli olsaydı ilişkilerimiz bu kadar yorgun düşmezdi.

Unutmayalım: Samimiyet bir köprüdür, mayın tarlası değil. O köprüden geçerken dikkatli olalım; çünkü bir kez yıkılırsa, yeniden kurmak yıllar alır.

Saygılar...