Emperyalist Rusya'nın Ukrayna işgalinde şunu yeniden gördük, bir ülke için güçlü ordu olmazsa olmazdır. İyi ve güçlü bir ordu için de elbette eşitlikçi milli eğitim ve her türden bağımsızlık gerekir. Bizde sağ olsun (!), AKP iktidarı ordu ile milleti karşı karşıya getirdi ve ordunun gücünü sarsarak sinsi planlarla ordu mensuplarını parti devleti ve tek adam hukukuyla terörist ilan etti. Yetmedi, askerleri terörist olarak yargılatttı. AKP döneminde eğitimde fırsat eşitliği sağlanmaması ve eğitimin ulusal olmaması için Türkiye'nin karanlık geleceği açısından ayrıca çırpınıldı. Bu rezaletlere karşı en dik duruşu gösteren Türkiye'nin Kemalist damarını taşıyan ulusalcı insanlar oldu. Bu da normaldir, çünkü Türkiye'nin bağımsızlığının özünde yatan Kemalist mantıktır. Kısaca, Türkiye'nin aydınlığa çıkma yolu yine o mantığı anlamaktan geçer.

Ukrayna-Rusya savaşının bir başka hatırlattığı gerçek ise bir ülkenin güvenliği, uluslararası alandaki itibarı ve elbette konumunun önemidir. Hatırlarsanız, düne kadar Atatürk Türkiye'sinin yayılmacı ve baskıcı vahşi emperyalizme Boğazlar'daki engeli olan Montrö Sözleşmesi için emekli amiraller görüş bildirdi diye konuya hakim olan bu hatırı sayılır güzel insalara demediklerini bırakmayan yarım akıllı, vicdansız bir dünya tip belirdi. Oysa bu adamlar uluslararası itibardan tutun da güvenlikten söz edip bunun önemini vurguladılar. Kanal İstanbul saçmalığına emperyalist tehlike ile demokratik haklarını kullanarak karşı çıkan emekli olmuş bu vatansever insanlara darbeci dediler, zamanı değil şimdi diyerek ekonomik gidişatı öne sürdüler. Bu da normaldi, çünkü bu asker alerjisi olan tiplerin kafası uluslararası alandaki ülke itibarı ve güvenliğine çok çalışmıyordu ve aynı zamanda işbirlikçi tutumları dolayısı ile bağımsızlık için kendi rahatlarını bozmayarak mücadele etmekten kaçınırlardı. Örnekler açıktır, AKP desen, zaten Türkiye'nin Atatürkçü geleneğine Lozan'ından Montrö'süne kadar hep karşıydı, MHP desen, ömrünü bağımsızlık yanlısı ilerici hareketleri baltalamakla geçirip güçlünün bekçiliğini yapmayı ilke edinmişti, Atatürk'ün partisi desen, Atatürkçülüğü değil eylemde, söylemde bile bir türlü uygulamamıştı, bugün milliyetçiliğin en büyük temsilcisi olan İYİ Parti'nin genel başkanına göre ise Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ni savunan emekli amiraller bildiğin "zevzek"ti, HDP'yi ordu konusunda zaten anlatmaya gerek yok. Keza, aynı şey HDP'nin peşine takılıp on yıllardır Türk halkından destek bulamayan ve kendi kabile hayatlarında kavrulup gitmeyi tercih ederek sadece ABD ve NATO karşıtlığı ile nara atan sosyalist/komünist partiler için de geçerlidir. O yüzden fikirleri partilere ve çıkarlarına göre şekillenen tiplerin o gün emekli amiralleri bırakın savunmayı, omlara karşı çıkmaları ya da görmezden gelip hafife almaları bağımsız düşünemeyen doğaları gereğidir. Bunlar siyasi çıkarları için her dönem güçlü ordu karşıtlarıdır.

Yine, Ukrayna-Rusya savaşı milliyetçi anlayışın vatan savunmasında ne kadar önemli olduğunu gösteren bir başka husustur. Emperyalist Rusya'nın kendine bağımlı olarak yarattığı devletçiliklere karşı boyun eğmeyen bir Ukrayna tabii ki Rusya'nın işine gelmedi. Ne de olsa emperyalistler bir bölgede, bir alanda ya da dünyada hep en güçlü olmak isterler. Doğalarında uluslara saygı yoktur, aksine ulusların kendilerine boyun eğmesi vardır. Bu yüzden Ukrayna'da ırkçı Neo-Naziler var gibi bahanelerle bir ülkeye savaş açmak katliamdan, cinayetten başka bir şey değil ama tabii ki emperyalistler bahane bulmak zorundadır. NATO'nun genişlemesine karşı sözde tedbir için faşist ve diktatör Putin'in Ukrayna'ya savaş açarak kan dökme sebebine hak verenlere karşı en güzel cevabı yenilmez armada olarak görülüp şişirilen Rus Ordusu'na günlerdir kök söktüren ve Neo-Nazilikle alakası olmayıp vatanını, Ukrayna ulusunun kimliğini benliği olarak gören her türden vatansever veriyor zaten. Rusya'daki Putin karşıtı protestolar da cabası. Bunun adı insanın gurur kaynağı olan milliyetçiliktir işte, yani yaşadığı yere sahip çıkan, orada oluşan kültürü bayraklaştıran milliyetçilik. Bizim vatandaştan oy almak için çırpınan nice partinin Montrö Sözleşmesi örneğindeki gibi hiç işine gelmeyen ve öcü gibi yansıtılan milliyetçilik. Oysa bir kısım beyinsiz tarafından yıllardır ırkçılıkla bir tutulan rezalet ya da felaket değil, bir ülke için olmazsa olmaz bir değerdir milliyetçilik ve milliyetçilik Kemalist öğretinin altı ilkesinden biri olmuşsa sebebi böyle anlarda emperyalizme karşı ortaya çıkmasında saklıdır. Haliyle emperyalistler kukla değil, gerçek milliyetçileri hiç sevmezler.

Türkiye'de ordu gücünü parti devleti ve tek adamla epeydir ciddi bir şekilde kaybetti. Uluslararası itibar Montrö Sözleşmesi gibi sadece Atatürk Türkiye'sinin mirasında yatıyor ve zavallı milliyetçilikse sürekli başka anlamlara çekilerek neredeyse her türden partinin savunmaktan korktuğu ya da savunuyormuş gibi yapıp aslında tam da karşısında olduğu bir noktaya geldi. Bu tablonun sorumlusu başta iktidar, pasif muhalefet, tüm bu rezaletlere karşı sessiz kalan ordu ve yargı çoğunluğunun yanı sıra tepkisiz kalan halktır aynı zamanda. Açık ki, güçlü ve bağımsız ordun olursa, fırsat eşitliğini sağladığın milli eğitimine önem verirsen, kimliğine sahip çıkan bağımsız ve laik bir halk devleti olursan, emperyalistler bile sana saygı duymak zorunda kalır. O da Atatürk Türkiye'sinde olmuştu. Yani emperyalistler adeta gık diyemiyordu Türkiye'ye. Yine, Türkiye'nin kurtuluşu ancak Atatürkçülüğün uygulanması ile mümkünken, bugün sadece Karadeniz üzerinden değil, bulundurduğu nice üslerle Türkiye için büyük bir tehdit olan ve hafife alınan Ukrayna'dan bile milliyetçi savunmayla feci şekilde dayak yiyen Rus emperyalizmini yücelten güzellemeler yapan sözde aydın sürüsü ile milliyetçiliğin içini boşaltan ne varsa Türkiye'nin itibarını sarstığı için bu bayat düşüncelerden uzak durulmalıdır. Çünkü tüm bu düşünceleri öne sürenler Kemalist görünseler bile resmen Kemalizm karşıtı düşünceler taşımaktadır ve aynı zamanda bunlar tıpkı Osmanlı'nın tamamen yıkılmasına ramak kala emperyalizme boyun eğen Tanzimatçı ya da Hilafetçi kafanın günümüzdeki yansımalarından başka bir şey değildir.