İstanbul Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü sorumluluğunda olan evlerde kalan çocuklar var. Bu çocuklar 40 günlüğüne Nur Cemaati'ne bağlı Mutlu Yuva Derneği'ne emanet ediliyor. Kısacası, yaz kampı çatısı altında dinden ziyade bir cemaatin öğretilerine maruz bırakılıyor. Basın ve medyaya sızan fotoğraflarda erkek çocuklar bir adamın arkasında namaza durmuşlar. Hayatı oyunla, neşeyle, kızlı-erkekli pozitif bilimler ışığında öğrenmesi gereken çocukların beyinleri işte böyle yıkanıyor. Onca tarikatta tecavüz, taciz ve şiddet olayları bilinirken, cumhuriyetin ilk yılında kaldırılan medreselerin, ikinci yılında kaldırılan cemaatlerin ne kadar tehlikeli olduğunu her cumhuriyet sevdalısı bağımsız ve özgür karakter her yerde dile getirmeli, cemaatlere karşı durmalı.

Laiklik, özgür ve bağımsız düşünmenin yanı sıra din işlerinin sadece devlet işlerinden değil, aynı zamanda sosyal hayatta birbirinden ayrılmasıdır. Laikliğin güvencesi Atatürk'ün cumhuriyetle birlikte iki eserinden biri olan CHP olmalıdır. Ama CHP çocukların cemaatle birlikte yaz kampına götürülmesi için ne Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı olan Mahinur Özdemir Göktaş'ı köşeye sıkıştırdı ne de bu cemaatleri sivil toplum örgütü adı altında yasal hale getiren gerici kafadaki egemenlere karşı bir muhalefet örneği sergiledi. Toplumu muhalefet yaparak harekete geçirmek için ille de bir tarikatta yeniden açığa çıkacak olan tecavüzün, tacizin ya da dönen kirli paraların varlığını beklemeye gerek yok. Çocukların tek bir kamu görevlisi gözetimi olmadan yaz kampı dedikleri yerde namaza durması Atatürk'ün kurduğu CHP'nin yaptığı devrim kanunlarını hiçe saymaya fazlasıyla yeter. Muhafette bu konuyla ilgili en tatmin edici açıklama ise, TKP'den geldi: "Enselerindeyiz, çocuklarımızı kurtaracağız!" sözleriyle laikliği savunan TKP,  bu konuda parti olarak en net duruşu sergileyen taraftı.

Türkiye, cemaat eğitimiyle yetişen çocukların kafa yapısıyla toplumsal bir karanlığa sürükleniyor. Bu çocuklar ileride tıpta, hukukta ve sosyal hayatta kendi cemaatlerinden aldıkları eğitimle o cemaatlerin öğretilerini her yerde uygulamaya çalışacak ve cemaatten olmayanlara adeta hayatı dar edecek. Şu cemaatlerin pişkin pişkin yaptığı icraatlara ön ayak olan siyasal İslamcı yöneticilerin kafa yapısıyla, kendi içinde kavga ederek şu olan biteni bile umursamayan pasif muhalefetin kafa yapısıyla Türkiye, asla medeniyetin ve yükselmenin erdemine ulaşamaz.

Geçtiğimiz günlerde bir kaptan pilot, kokpitte yanında yer alan ikinci pilota uçakta namaz kılmanın, oruç tutmanın uygun olmadığını anlatıyor. İkinci pilot, kaptan pilotun bu tavrından rahatsız olup onu şikayet edince, kaptan pilot işinden oluyor. Kaptan pilotun işten atılma sebebi komedi boyutunu aşan dram dolu bir durum. Neymiş: Uçakta namaz kılmanın riski olduğunu anlatmış! Ya hu, uçak adı üstünde uçan bir araç. Uçakta uçağı kullanan pilotlar ve yolcular için önemli kurallar vardır. Uçak niye namaz kılma yeri olsun ki? Hele ki bu ikinci kaptan kokpitte ya da kokpiti terk edip başka bir yerde namaz kılacaksa, işini bırakıp uçakta yer alan bütün canları tehlikeye atıyor demektir. Ha alkollü araç kullanmışsın, ha uçakta namaz kılmaya kalkmışsın! Uçak türbülansa girdiğinde, dönüşe geçtiğinde kıble denen o yere yönelme durumun şaşar bir kere. Vallahi akılıma Kemal Sunal'ın Davaro filminde imama, kıble yerine hortum demesi geliyor. Kemal Sunal, Şener Şen toprak altında rahat nefes alsın diye yapmıştı bunu ama hortum Şener Şen'in kıç tarafına denk gelince hortlamak zorunda kalmıştı! Hatırlıyorum, yine bir dönem Türk aydını Ferhan Şensoy, tiyatrolara mescit yapılması konusunu dayatan AKP kafasına karşı esprili ve mantıklı bir karşılık vermişti. Her tiyatro salonuna mescit yapılması yerine her caminin önüne tiyatro kurulsun önerisi sunan Şensoy, İslam peygamberinin "Mümin eğlendirendir" sözünü haklı çıkarmıştı.

İkinci pilotun meslektaşı olan kaptan pilotu tartışmaya açık bile olmaması gereken uçakta namaz kılma konusunda gammazlamasına mı yanarsın, yoksa bu ispiyoncu ikinci pilotun mesleğine, insan canına olan saygısızlığına ve yobazlığına mı yanarsın? Bir de THY Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Bolat'ın "İstediğimi atarım" açıklamalarındaki rahatlığa bakınca ben, hakkı yenen bir pilotun toplum içindeki yalnızlığı ve dinin toplum içinde hayatı mahveden noktaya gelip laikliğin hiçe sayıldığını görüyorum. Ne diyeyim, gülmekle ağlamak arasında bir yerdeyim.

Şimdilerde Disney+'ın Ermeni lobisi baskıları yüzünden Atatürk dizisini yayınlamaması konusunda Atatürk'e sahip çıkan AKP, MHP, hatta Yeniden Refah Partisi temsilcileri belirdi. Yine sahte bir milliyetçilik üzerinden Atatürk'e yalandan da olsa ne acıdır ki CHP'den daha fazla sahip çıkan bu gerici kurnazlar şunu unutmasınlar: Atatürk, o çocuklar cemaat öğretileri ile yetişmesin, bilim ışığında yetişsin diye medreseleri kapattı. Atatürk, o kaptan pilotun mesleğine din işleri karıştırılmayıp, o kaptan pilot görevini sosyal hayatta en iyi şekilde yerine getirsin diye devrimler yaptı. Laiklik anayasaya koyulduysa, devletin olmazsa olmazı olduysa, bir cemaatin gericilikle yetiştirdiği o zavallı çocuklar ve hakkı yenip onuruyla oynanan o kaptan pilot içindir. Ama siz bunu anlamazsınız, çünkü sizde o kafa, o zeka, o istek yok. Varsa yoksa kurnazlık!