Pazarın tek bir amacı vardır: tüketicilerin "beşikten mezara" zihinsel koşullandırılması.
Başarılı bir pazarlama stratejisi, tüketicileri manipüle etmeyi ve onları belirli bir ürünü esenlik, mutluluk, dolgunluk, tamamlanmışlık duygusuyla ilişkilendirmeye teşvik etmeyi amaçlar.
Satın alma, prestij veya belirli bir sosyal statü elde etmek için bir araç haline gelir: "Güçlü bir arabanız varsa, güçlü bir adamsınız", reklamın tüketicinin zihnine aşılamak istediği mesajdır. "Değerli bir mücevher alırsan, sen de çok değerlisin."
Reklamlar, bireyin bilinçsiz narsisizmini, benzersiz, güçlü, "özel" hissetme arzusunu güçlendirir.
Göz kırpan, kinayeli, güven verici sözler kullanırlar.
Halkı bir reklamın içeriğini özümsemeye teşvik eden saplantılı tekrar tekniğini kullanırlar ve bu, propagandada olduğu kadar reklamda da olur.
Arzular, özlemler, hayaller seri olarak paketlenir, sofrada hazırlanır ve kitleye satılır.
Medya bize neyi isteyeceğimizi, neyi seveceğimizi, nasıl eğleneceğimizi söylüyor… Ama bunlar, piyasa tarafından yönlendirilen, şekilsiz giysiler gibi, kimseye uymadan herkese uyum sağlayan yapay arzulardır.
İflas eden işler, iflas eden ilişkiler, iflas eden hayatlar, medyanın saygın ve arzu edilir olduğunu söylediği şeylerden ödünç alınan hayallerin ve özlemlerin sonucudur.