Adı üzerinde dönüşüm, peki dönüşen tek şey binalar mı? Tabi ki hayır. Komşunuz, manzaranız, çevreniz, rahatınız, konforunuz, sağlık koşullarınız, alış-veriş mekânlarınız, adetleriniz, kültürünüz kısacası tüm hayatınız dönüşüyor. Hayatımız değişmeden de dönüşüm olabilir mi? Bölge insanın kültürü ve yaşantısı incelendikten sonra uzmanlar tarafından plan hazırlanırsa cevabı evet. Bu planın adı İMAR PLANI. İmar planları nüfusu 10 bin kişiyi geçen yerlerde yapılması zorunludur ve bu planlar yaşayan bölge halkının temel ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır. Sağlık, eğitim, dini tesislerin ve yolların yaşayacak nüfusa uygun ve kamu yararına yapılması gerekmektedir. Peki Tokatköy için yapılan imar planında son durum nedir?

Uzmanlara göre kamu yani halk için yapılan bir plan olmadığı yönündedir. 22 Haziran 2022 tarihinde bireysel yürütmeyi durdurma kararları kaldırılarak yaşamsal haklar Tokatköy halkının elinden alındı. Bölge halkı bezdirilip evlerin boşaltması bekleniyor. Fakat unutulan bir şey var. Bölge halkı bu topraklara geldiğinde suda yoktu elektrikte ve bölge halkı zor bir coğrafya olan Karadenizli. Bu direniş kolay kolay kırılmayacaktır. Peki bu direnişin nedeni nedir? Kesinleşmemiş bir imar planı var ve plana bağlı rezerv alanı ilanı var. Kesinleşmemiş zincirleme birçok konu var iken, insanlar yapılıp yapılmayacağı netleşmeyen bir dönüşüm için evlerini yıktırmak istemiyorlar. Fakat aynen Sayın Bakanımızın söylediği gibi yıkım devam edip evraklar arkadan gelmeye devam ediyor. 

Herkesin duyduğu ve hakkında çok fikir beyan edilemeyen REZERV YAPI ALANI kararımız var. Nedir rezerv yapı alanı? Afet riski altında ki bölgelerde oturan insanların barınabileceği depreme dayanıklı konutların yapılacağı alan demektir. Tokatköy mahallesi afet riski altında mı? Hafızaları zorladığımızda son 50 senedir sel ve fırtınadan etkilenen bir kayıt yoktur. En son ve en büyük şiddetli 1999 depreminde binalarda çatlak oluşmayan İstanbul’un nadir mahallelerindendir. Kuzey Anadolu fay hattına İstanbul’un en uzak ilçesi Beykoz, en uzak mahallesi ise Tokatköy’dür. Neden ilk önce dönüşüm Tokatköy’den başladı. Beykoz Belediyesi ve Bakanlığı cevabı “Tokatköy halkına piyango vurdu” oldu. Kişi kendine çıkacak daireyi alabilir ve yüksek bir fiyata satıp Beykoz Tokatköy’ü terk edecekse maddi açıdan piyango denilebilir. Ya kalmak isteyenlerin sonu ne olacak? Kentsel dönüşüm sonrası bölge halkının %80’ninin göç ettiği istatiksel veriler ile sabittir. En yakın örneği Tozkoparan’ın Çitlembik olarak adlandırılan Etap 1’e bakılabilir. Nüfusun %85 yeni konutlarda oturmuyor/oturamıyor. Tokatköy’lünün bir endişesi de projeden sonra eski mahallesinde barınamayacak olmasıdır. Sorun sadece imzalatılmak istenen muvafakatnamede ki maddi belirsizlik değil, bakanlığın rezerv yapı alanlarında ki yetkisidir. Bakanlık trampa yetkisi ile bu bölgede ki hakları başka alana aktarma konusunda yetkilidir. Proje bittiğinde ya da devam ederken bölge halkına başka bir yerden hak verebilir.

Hal böyleyken bölgede direnişte olan halk Beykoz’da kalabilmenin garantisi istemektedir. “Kurunun yanında yaşta yanar” mantığı ile hakları gasp edilen vatandaşlar da haklı olarak isyan etmektedirler. Boş arsalar, arsa payları ve dükkân metrekareleri hiç hesaba katılmadan bir dağılım var.  Bu adaletsizlik sorulduğunda “tapunuz yok” “bu arsanın tek sahibi Beykoz Belediyesi” şekline cevap alınıyor. Beykoz Belediyesi’ne bir hususu hatırlatmak gerekiyor. İstanbul Büyük Şehir Belediyesi’nden takas yöntemi ile alınan parsellere ait ek protokol maddelerini Beykoz Belediyesi unutmuş/unutturmuştur.

Biz hatırlatalım. “ BEYKOZ BELEDİYESİ’NCE TESPİTİ YAPILAN EKLİ LİSTEDE YER ALAN TAŞINMAZLARIN ÖNCELİKLE YAPI SAHİPLERİ İLE KANUNİ VE AKDİ HALEFLERİNE SATILMAK ÜZERE BEYKOZ BELEDİYESİ EMLAK BEYAN DEĞERLERİ ÜZERİNDEN DEVRİNE”. Beykoz Belediyesi öncelikle devir şartlarından biri olan tapuyu hak sahiplerine vermeli ve sözünü tutmalıdır. 20 yıllık tapu sözünü tutmayan belediyenin projenden güven beklemesi abesle iştigaldir. Konu güven ise Beykoz Belediyesi’nin suç dosyası maalesef kabarıktır. Proje hakkında verdiği bilgilerin tutarsızlığı güvensizliği daha çok arttırmıştır. Bilgilendirme için kurulan kentsel dönüşüm ofis çalışanları tarafından projede 770 bağımsız birim yapılacak şeklinde bilgi verildi. Belediye yetkilileri 823 bağımsız birim dedi, Bakan Kurum ise 1000 konut yapılacak şeklinde beyanat verdi.

(https://www.facebook.com/100067385499640/videos/332162129122957/)

Planlara ve raporlara baktığımızda ise 125000 metrekarelik inşaat alanından bahsedilmektedir. Kabaca yapılan bir hesapta bir daire ortalama 100 metrekare olursa 1250 adet bağımsız birim üretilebiliyor. Fazla daire yapılmayacak ise bu kadar inşaat alanına ne gerek var diye akıllara başka sorular getiriyor. 

Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) raporuna baktığımızda ise konut artışı %24 iken nüfus artışı %72 olarak planlanmaktadır. Bunun anlamı ise projeden 662 hak sahibine daireler verildikten sonra belediye/bakanlığa kalan 161 dairede, daire başına 8 kişinin yaşayacağını göstermektedir. Sizce bu mümkün mü, takdir sizlerin…

Peki ne olacak bu işlerin sonu. Belediye/Bakanlık ”ben yaptım oldu” mantığı ile devam ederse imar planlarını değiştirir, halk tekrar dava açar, dava süreçleri devam ederken zorla tahliye mümkün olmaz, halk direnmeye devam eder, idare mahkemelerinde kılıç kalkan oynanmaya devam eder. Fikirtepe, Tozkoparan ve Kirazlıtepe faciaları tekrar yaşanır. Bu psikolojik savaşın hiçbir zaman kazananı olmaz. Kazanım halk ile iç içe yürütülen planlar ve rızalar ile olur. Süreç uzadıkça evlerini terk edenlerin mağduriyetleri daha çok artacaktır. Gidenlerin daha çok mağdur oldukları herkes tarafından bilinmesi gereken bir gerçektir. Belediye/Bakanlık bu projeden kâr gözetebilir, proje kamu yararına olduktan sonra bölge halkı bunu umursamamaktadır. Lakin dağda ki teröriste “evine dön” yasası çıkaran devletimiz, bölge halkına “evinde kal” sözleşmesi üretebilir. Çok zor değil…

Saygılar….

Ahmet Kanbur