Adlarınızı bile bilmem... Kiminizin dedesi, kiminizin büyükbabası Yücel Çelikbilek'i ise iyi tanırım. Yani o kadar iyi tanırım ki, belki hemen yanındaki Danışmanları bile benim kadar iyi tanımaz, iddialayım. Okuyacaklarınız, Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek'in yani Dedenizin, Büyükbabanızın bir portresidir. Belki O'nu benim kadar size 'hakkıyla' anlatamayacaklar diye belki de iftira atarak, küçümseyerek, sizi rencide edecekler diye yazıyorum...

Çocuklar: Korkmayın... Dedenizle-Büyükbabanızla gurur duyun. Eğer yaşınız küçükse belki şimdi anlatacaklarımı kavrayamayacaksınız ancak O, ileride çok daha iyi anlayacağınız, eşsiz bir insandır, biliniz...

Güzel çocuklar...

Dedeniz tam 15 yıl yönetti Beykoz'u... Ben son 10 yılında yetişebildim. Ancak ilk gördüğüm gün, diğerlerinden farklı olduğunu anlamıştım. Çubuklu Mahallesi sakinleri toplanmıştı. Üzerinde, mavi takım elbisesiyle Dedeniz, bir konuşma yapıyordu. Ortam çok ama çok gergindi. Tapu meseleleri henüz bitmemişti. Beykozlular tedirgindi. Sakın bir şekilde konuştu Dedeniz... Sakin bir şekilde... Herkesi iknâ edip, evlerine gönderdi. Sonra ne yaptı biliyor musunuz? Belki oturduğu koltuğu da riske edecek bir şekilde hazırlattığı dosyaları Ankara'ya göndertti. O dosyalardan sonra ise 80 milyonluk ülkede yalnızca 250 binlik Beykoz'a özel bir kanun yürürlüğe girdi: Beykozlular, inandıkları Çelikbilek'e dua ettiler. Çünkü Dedeniz, tıpkı bir Süpermen gibi yaşadığı yeri korudu. Dedenizi suçlayanlar ise asla kendilerine fırsat tanımadığı kötü niyetli kişilerdi. Evet çocuklar, sizin Dedeniz Süpermen'di.

Sizin Dedeniz, Nasreddin Hoca'ydı çocuklar... Ama gerçekten bir Hoca Nasreddin'di. Her Meclis, her toplantı mutlaka yüzler gülümseyerek geçti. Ne kadar kendisini kızdırsalar da asla kalp kıracak noktaya kadar işi götürmedi. Hep bir nükte vardı, hep bir espri vardı sözlerinde... En ciddi konularda bile karşısındakini gülümseterek dinletirdi. O'nun her bir sözü, Beykozlular tarafından bir ders gibi dinlendi. Hatırlar mısınız, göle maya çalmaya kalkmıştı Hoca Nasreddin de "Ya tutarsa" demişti. İşte sizin Dedeniz, göle maya çaldı ama gölü de mucizevi bir şekilde kocaman bir yoğurda çevirmeyi başardı. Yani Hoca Nasreddin yaşasa, Dedenizin elinden-ayağından öperdi: Kavacık'a çıkarken göreceğiniz Hobi Bahçeleri, Dedenizin eseri... Beykoz'un kimsenin umursamadığı uzak köylerinde inşa edilen Doğal Bahçeler, taze meyve yenilebilen alanlar hep Dedenizin eseri... Beykozlu balcıların ilhamı da Dedeniz, çocuklar... Eğer Dedenizi okulda, babasının gazıyla eleştiren bir arkadaşınız olursa, elinden tutup Müdür Bey'in odasına götürün. Çünkü Dedeniz, ayrımsız tüm okullara temizlik ve tadilat malzemesi ve üstelik her yıl gönderen biriydi. Okulda arkadaşlarınız kesinlikle Dedenize haksızlık etmemeli...

Sizin Dedeniz Yunus Emre'ydi çocuklar... Hayatı boyunca hep "Bir lokma, bir hırka" düsturuyla hareket etti. Belediye Başkanı da olmadan önce mahallesinde ne kadar genç varsa, Dedenizin evindeki kütüphaneden istifade ederdi. Dedeniz, ayrımcılık yapmadan herkese yardım etti. Siz bilmezsiniz, ben diyeyim: Dedeniz, her hafta Perşembe günleri üstelik 15 sene boyunca Beykozluların sorununu 'randevusuz' dinledi. Öyle ulaşılamayacak biri asla olmadı Dedeniz, meydanlarda kişisel özeli olan cep telefonu numarasını 250 bin Beykozluya ilan etti. Memleketin çoğu yerinde vatandaş, Muhtarın adını bile bilmezken, Beykozlular Dedenizin telefon numarasını cebinde gezdirdi. Beykozlu, Belediye Başkan Yardımcılarını aradığında telefon sessize alınırken, Dedeniz Başkan olduğu halde yatsı namazını kıldıktan sonra eline telefonu alıp, gece saatlerine kadar tek tek mesajları okuyup yanıt verdi. Asla burnu büyüklük yapmadı çocuklar, sizin Dedeniz, 240 kilometrekarelik Beykoz'u "Dergâh" üzerinde yaşayan her ferdi de "Taptuk Emre" addeden bir Yunus Emre'ydi. Dedeniz, bu ilçeye hizmeti bir ibadet bildi.

Çocuklar,

Dedeniz bu semti, Hazreti Mevlâna'nın Şems'i sevdiği gibi sevdi. Ülkede eğer Ramazan aylarında sofralar kuruluyor ve memlekette fakirler yılda en az 30 gün tok uyuyorsa, bilin ki, bu Dedenizin eseri... Google Amca'ya sorun, söylesin, Beykoz'da Rüzgarlıbahçe'de bir Ramazan Günü haber yaptığım sırada Dedenize bir Komünist teşekkür etti. "Ben Komünist olsam da Yücel Başkanla farklı düşünsem de gelip Ramazan sofrasına oturuyorum. O'nun sayesinde komşularımla bir sofrada buluşmanın mutluluğunu yaşıyorum, Allah razı olsun" dedi. Evet çocuklar, Dedeniz, farklı görüşten insanların da sevdiği, saydığı ve takdir ettiği biriydi. Beykoz Dedenizi ama Dedeniz de daha fazlası Beykoz'u çok ama çok sevdi.

Sizin Dedeniz bir Kahramandı çocuklar... Hani çizgi film izlediğinizde, çizgi roman okuduğunuzda gördükleriniz var ya, işte onların Beykoz'da yaşayan gerçek bir resmiydi. Zagor'du Deli Balta'ydı Kızıl Maske'ydi... Ama en çok da Robin Hood'du Batman'di. Güçlü olan kötüler, Beykoz'da en çok Dedenizden çekinirdi. Dedeniz, "Başkanım gitmeyelim, size zarar verebilirler" denilen her öfkeli kalabalığın arasına dik durarak, girdi. Beykoz'un öfkeli kalabalıklarını sabırla sakinleştirdi. Hiçbir tehditten korkmadı, hiçbir meydan okunmaktan çekinmedi. Bildiği doğruyu hep savundu, hep diyeceklerini sabırla söyledi.

Sizin Dedeniz farklı bir siyasi anlayıştaydı çocuklar... Kendi görüşünden dava arkadaşları bile "Kadın evinde otursun" derken, sizin Dedeniz tam 3 hanımı Meclis'e getirdi. Yine dava arkadaşları, "Kadın yönetici olmaz! Erkek, kadının emrinde olamaz" dese de Beykoz'da bir ilki gerçekleştirip, Meclis Başkanlığı koltuğuna, Başkanvekilliğine bir hanımı getirdi. Kendi dava arkadaşlarını karşısına almak pahasına, farklı görüşten Beykozlulara da iş verdi, aş verdi. Onların hakkını Batman gibi korumasını bildi. Beykoz'un ayrımsız 250 bin insanını korudu ve 15 yıl ilçeyi adaletle yönetti. Siz çamur atmaya kalkışanlara bakmayın çocuklar, inanmayın. Sizin Dedeniz, kitaplardan hayranlıkla okuduğunuz Hazreti Ömer'di.

Sizin Dedeniz çocukları çok severdi, çocuklar... Gittiği her yerde çocuklarla bir araya geldi. Belki size fazla zaman ayıramadı da onların kokusunu kokunuz, sevincini de sevinciniz bildi. Belki çok özlediniz Dedenizi, haklısınız ama bilin ki, onbinlerce Beykozlu çocuk Dedeniz sayesinde sevindi. Kimi zaman çocukların fakir sofralarına aş oldu Dedeniz, kimi zaman burs verdiği abilerinden-ablalarından ceplerine harçlık. Kimi zaman oyuncak oldu, kimi zaman Sarıkamış, Edirne gezileriyle eğlence... Beykoz'un çocukları Dedenizi çok severdi.

Peki, şimdi soracaksınız "Ya Ferdi Abi, bu kadar çok şey yapan Dedemiz, her şeyi tek başına mı yaptı? O kadarına da nasıl inanalım?" diye, haklısınız... Dedeniz, bu saydığım kahramanlıklarında yalnız değildi. Dedenizin gücüne güç katan, belki de gücünü kendisine borçlu olduğu biri daha vardı tabi ki... 

O kişi, Fatih'ten gelin gelip, önce Soğuksu'nun ardından tüm Beykoz'un hatta STK'lar ile tüm İstanbul'un Edirne'den Kars'a her yere yetişmeye çalışan, çalışkan bir Hanımefendi'ydi. 

O kişi anneanneniz-babaanneniz Ayşe Çelikbilek'ti.

Bizim kahramanımız Dedeniz Yücel Çelikbilek'ti çocuklar... Dedenizin Kahramanı da Ayşe Çelikbilek'ti.

- - - -