Olmuyor... Ne yapsalar olmuyor... Ne yapsalar da artık olmayacak... Bitti artık çünkü... Ancak her şeye rağmen "ayakta durduk" sanmaya devam ediyorlar...

Memleketin her yerinde nifak tohumları ekili... Nifak... "AK Partili olmayan, aç kalacak" lafını direkt söylemiyorlar da dolaylı yoldan anlatıyorlar. 31 Mart öncesi her şeyin "sandık" olduğunu söyleyenler, memleketin dört bir yanında "sandık dediysek, içinden AK Parti'nin çıktığı sandık; diğer sandıkları zaten kabul etmemiz mümkün değil" diyorlar.

Herkes mutsuz kendi partilerinde... Herkes... Dalganın giderek büyüdüğünün farkındalar... Artık işi de tehdite, kavgaya, yumruğa, bıçağa, beyzbol sopasına falan döktüler: "Nush ile usanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir" diyorlar. Yok yok, bunu ciddi ciddi söylüyorlar. Üsküdar'da sahneye çıkan ve titrinde "Avukat" yazan bir AK Partili, "Kanunlar, örf ve adetlerin üstünde olamaz" diyor. Bunu ciddi ciddi söylüyor. Suriye'de Irak'ta falan değil, temeli kanla yazılmış Türkiye Cumhuriyeti'nde söylüyor. Atatürk Cumhuriyetinde söylüyor. Daha doğrusu söyleyebiliyor. Bu kadar ileri gidildi çünkü...

Tehditler, şantajlar... Şiddet... Hatırlarım, 31 Mart öncesi elden ele 3-4 video dolaşmıştı. Bir tanesini de gizli gizli ben paylaşmıştım. Bu videolarda anlatıldığı kadarıyla, AK Parti ve MHP tabanı "garip" bir şekilde uyarılıyor: "Seçimden sonra şiddete başvurulacak, dikkatli olun" deniliyor. Sonra?

CE-HA-PE'lilerin ve Gezi'cilerin sokaklara çıkacağı haberi sonrası; yani bu tür bilgilendirmelerin ertesinde sırasıyla şunlar oluyor:

1- Önce CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yumruklanıyor ve linç edilmek isteniyor. Linçten kurtulunca, bir eve sığınıyor; evin yakılması isteniyor. Yumruk aranma birlikte 6 kişi önce tutuklanıyor, ardından serbest bırakılıyor. Bu sırada bu kişilerin AK PARTİ ÜYESİ OLDUKLARI açıklanıyor. Yumruklayanı serbest bırakan Hâkim'in ise daha önce Avukatlık yapan ve Ensar Vakfı'nda Şube Başkanlığı yapmış bir kişi olduğu ortaya çıkıyor. Yumruk atan ve serbest kalan AK Partili ise evinde AK Partili yöneticiler tarafından karşılanıyor, yumruk atan eli öpülüyor ve ardından da özçekim yapılarak adeta gövde gösterisi yapılıyor 

2- Bolu'da AK Partili Kadın Kolları Başkanının yıllarca çalışmadan AK Partili Belediye tarafından maaşa bağlandığı ortaya çıkıyor 

3- Beşiktaş'ta bir düğün sırasında AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın gelişi nedeniyle trafiğin kapatılmasına sinirlenen bir Avukat, Cumhurbaşkanlığı korumaları tarafından darp ediliyor ve yüzü gözü şişen Avukat, ayrıca gördüğü korkunç şiddetin üstüne bir de ev hapsi ile cezalandırılıyor.

4- Gazeteci Yavuz Selim Demirağ, evinin önünde 7 kişi tarafından beyzbol sopalarıyla linç ediliyor; yakalanan 7 kişi "Trafikte tartıştık" deyip, SERBEST BIRAKILIYOR. 

5- İBB'nin AK Partili Başkan Adayı Binali Yıldırım, konser izlemeye gittiği bir mekanda "Her şey çok güzel olacak" sloganlarıyla protesto ediliyor; hemen ertesinde bir AK Partili "Haddinizi bilin" diye tehdit savuruyor.

6- Antalya'da lince maruz kalan bir gazeteciyi döven kişilerden birinin MHP'li Başkanın şoförü olduğu ortaya çıkıyor.

Şimdi tüm bu olanlardan sonra kim "tahrik" etmiş oluyor? 

Kim kimi sokağa davet ediyor?

Kim tehdit ediyor, kim gözdağı veriyor?

Kim haksız yere kazanç sağlıyor?

Bu işler artık çıkmaz sokaklara doğru girmiştir. Herkes 23 Haziran'ı beklemektedir. İBB seçimlerinde alınacak tarihi bir yenilgi sonrası AK Parti, artık yavaş yavaş MHP ile birlikte elele verip ya normale yani fabrika ayarlarına dönecek ya da bir 4 buçuk yıl daha 82 milyon insana "son kez" sabır çektirecektir.

Ancak AK Parti'nin üst düzeydekileri bilmelidir: 

Izmir'den ve hatta İstanbul Pendik'ten "AK Partili Belediyelerin kurduğu iftar sofrasına oturmayı halk reddetmektedir".

Bu alışılagelmiş bir durum değildir.

Ancak anlayana çok önemli mesajlar vermektedir.