Sonunda bunu da gördük…

Beykoz’da icra yoluyla satılan evler, arsalar yerel basınımıza düştü…

Ve üzülerek okuyoruz. Ama en çokta öfkeleniyoruz…

Hatta sevdiğim bir abim, bu haberi gazetesinde paylaşan gazeteci kardeşimizi eleştirmiş, biraz da fırçalamış, yorum bölümünde...

Bu haberi niye yapıyorsun, sen hiç icraya düşündün mü, icra yoluyla evin satıldı mı diye sormuş yorumunda...

Memlekette icra yasası denilen bir yasa var… Alacaklı kişi veya kurum, borçludan alacağını tahsil edemediği zaman son çare, malına mülküne haciz koyar, sonra da icra yoluyla satışını ister, alacağını tahsil eder. Bu alacaklının yasal hakkıdır. Buna sözümüz yok…

Lakin ben mesela bu yaşıma kadar çevremde bir evin, bir arsanın icra yoluyla satıldığını ne gördüm ne de duydum…

Allah duyurmasında, göstermesinde, yaşatmasında...

Bir an icra yoluyla evi satılan o kişinin yerine koyun kendinizi veya tarlası satılan köylünün yerine…

Sabahın köründe kalk tarlaya git, akşama kadar çalış, sür, ek, sula gübresini ver...

Tam mahsulü alacakken, icra yoluyla satılsın...

Kim bilir ne umutlarla sürmüş, her bir fideyi dikerken ne hayaller kurmuştu kendince o kardeşimiz... Hem parasını kaybetti, hem hayallerini ve gelecekle alakalı umutlarını...

Geleceğini de kaybetti…

Derler ya hayatına kaydı diye…

Kim bilir kaç Beykozlunun hayatına kayacak önümüzdeki günlerde...

Bu arada, Ebru Kardeşimize, evlendiği vakit, kocası Zarrap tarafından hediye edilen ikiz yalıları vardı ya…

 Daha doğrusu iki ayrı yalıydılar, sonradan dâhiyane bir fikirle araya asansör yapılarak birleştirilmişti,

Sonra Zarrap kardeşimiz Amerika’da bülbül gibi ötmeye başlayınca işleri terse dönmüş, Ebru evden taşınmış, asansör de yalılardan sökülmüştü...

Kaçak yapılan eklemeler de yıkılacaktı...

Hala yıkılmamış, hatta Ebru ablamız Kemerburgaz’dan tekrardan yalıya dönecek diye haberler dolaşıyormuş ulusal basında…

Yerel basından arkadaşların dikkatine. Bu konuyu da takip etmekte fayda var…

İlginç bir yer benim güzel Beykoz’um...

Bir tarafta, yalılar, saraylar, memleketin en zenginleri boy boy televizyonda sosyete haberlerinde…

Bir tarafta icradan evi, tarlası satılan, sokakları işsizlerle dolu, esnafı perişan, evde tencerelerinde bedava makarna pişirmeye uğraşan analarımız, bacılarımız...

Bir tarafta tüm engellemelere rağmen sosyal belediyecilik yapmaya çalışan, Beykozluya 1 liraya ekmek dağıtmaya çalışan İBB, diğer tarafta Hekimbaşı’nda yüzme havuzu yapmaya, yaz başında açmaya çalışan yerel belediyemiz…

Ne diyelim...

Hak, hukuk, adaletin önemsendiği, önce insan diyen sosyal belediyecilik anlayışındaki ve başında Beykozluyu düşünen Beykozlu bir başkanın olduğu bir partinin önümüzdeki dönemde bizleri yönetmesi umuduyla…

Ucuz ekmek beklerken,

Bulgurdan olduk,

Karpuz tohumu ektik,

Tarladan olduk…

Kültür merkezi de yıkıldı,

Meydan boşaldı,

Belediye kasası,

Hepten boşaldı…

Hekimbaşı’nda havuz,

Açacağız inşallah,

Arabın, bol yağı gibi,

Sürüyoruz maşallah…

Tencerede çorba,

Kaynamaz oldu,

Beykoz’da sokaklar,

İşsizle doldu…

İcra kapılarında

Sıra beklerken,

Bisiklete binicez,

Gidip gelirken.

Oy mariya mariya,

İndir fiyatları yarıya,

Aşkımız bir hiçti,

Yazdım gitti…