Cumhuriyet Halk Partisi’nden Sami Ünal  Beykoz Belediyesi Meclis Üyesi Aday Adayı oldu.

Sami Ünal, İncirköy Mahallesi’nin emekçisi, çalışanı, partisinin hamalı, 20 yıldır emeğiyle, alınteri ile çalıştığı tüpçü Samisi, inadıyla Keçi Sami’si… Bir çoğunun Sami ağabeyi, bir çoğunun kardeşi, bir çoğunun keçisi… Mahallesinde sevmeyen yok. Aksi bir adam gibi gözükse de iyiliği, iyi niyeti herkes tarafından biliniyor. Kimseye yanlışı olmamış, yarı yolda bırakmamış… Çokta duygusal biri, hemen gaza da geliyor. Kızgınlığı ve öfkesi hemen geçiveriyor. Sıkışan bir dost bildiğine kefil olup borcu komple ödeyen, tekrar borç istediğinde bir kere hata yaptı ama sıkıntısı vardı ondan oldu deyip yeniden borç verip tekrar alamayan ama üzerine düşmeyen bir adam bu Sami Ünal…

Sami Ünal, CHP Beykoz’da meclis üyesi aday adayı oldu. Siyasetin içerisinde büyüyen Sami Ünal, gençlik hayali olarak meclis üyeliği koymuş kafasına. Herkesin bir hayali var elbette. Keçi Sami’nin de hayali bu… Şimdi 58 başvuru yapan meclis üyesi var. Belki Cumhuriyet Halk Partisi’nin en çok çalışanıdır. Uğraş verenidir. Elindeki imkanlar doğrultusunda elinden gelenin en fazlasını yapmış biridir Sami Ünal. Yola çıktıkları hep yarı yolda bırakmış olsa da o bu yoldan dönmem demiş biridir. Yol arkadaşlığı nedir belki en iyi bilenlerdir. SMA hastası Asel diye ufak bir kız çocuğu var. Sırf bir yıldır kızın yaşaması için Beykoz'da mücadele veriyor. Ne eşi, ne dostu, ne hemşehrisi, ne akrabası. Yırtıyor kendisini birisinden bağış alabilmek için. Kim yapar bunu? Keçi Sami yapıyor işte. İnsanlığı ağır bu adamın. 

Eğer ki 31 kişilik listede en garanti bir kişi yazacak olsan kimi yazarsın diye sorsalar. Cevap larak Sami Ünal derdim.

Bunu bir haber gibi yazmak istemedim. Sadece Sami Ünal’ı yazmak istedim. Aynı zaman da köşe yazarımız Gökhan Gürgan’ın da kaleminden Sami Ünal’ı okuyalım.

Siyaset siyah ceket giyen sıkıcı adamların elinde olmamalı. Siyasete en çok halkın kendisi ortak olmalı. Her yer avukat, her yer mimar olacak diye bir kural yok ki. Her yer direniş olmalı önce. Ve elbette inadına inat! Sami abi, nam-ı diğer Keçi Sami, adı üstünde inatçı zaten. Yıllardır tüp arabasıyla Beykoz'da halka en çok ulaşan CHP'lidir. Zaten temel sorun ve zor olan halka ulaşmak değil midir? Sami abi de zor olanı yaptı yıllardır. Kimi zaman Mehmet Ağar'ın adamlarınca evden kovuldu, kimi zaman evlat acısı ne demektir iyi bildiği için SMA'lı çocuklar için stant açtı, halkla temas kurdu, bağış topladı. Afiş astı gençken, dayak yedi abilerinden. Hani Nazan Öncel'in "Ben sokak kızıyım, bana iyi davranmayın" şarkısının erkek hali gibiydi.

Bugün Sami abinin meclis üyesi adaylığı başvurusu için CHP ilçe binasına tüp arabasıyla geldik. Ve örgüt binasına gelmeden önce tüp arabasından küçüklüğümüzde o çok sevdiğimiz müziği çalmasını bizzat istedim. Defalarca çaldık, acayip keyif aldım. Tabi Sami abiye, sakın heyecanla gaza gelip keyif sigarası yakma! Valla bum diye havaya uçarız demeyi ihmal etmeden!  Ben, ona saçını sakalını kesme. Fransız filozoflardan öte Meksika kartellerine benziyorsun diye söylensem de o, beni dinlemedi. Gitti tıraş olup takım elbiseyle fotoğraf bile çektirdi. İnat işte. Keçi sonuçta!

Sami abi, simit satmıştır, muhasebecilik yapmıştır, Mümtaz Soysal ve Hikmet Çetin gibi iyi aydınları pürdikkat dinlemiştir. Emekli olmuştur emeğiyle. Kaldı ki, Beykoz'da hiçbir sol parti işçi hareketi kadar ses getirememiştir. İşte, Sami abi de hem beden hem gönül işçisidir bu partide. Ve o siyah ceket giyenlerin niceleri siyasetin süpermarketleridir ya. Sami abi ise, cenazene gelen ve borcun olsa da onu öteleyen, hatta o defteri yakan mahallenin bakkalıdır. Ben de küçüklüğümden beri hep bakkaldan yanayımdır. Çocukluk alışkanlığı işte, bırakamıyorum. Tıpkı, babamın pazar sabahı izlediği kovboy filmlerinde Kızılderililer'den yana olması gibi.

Beykozluya getto muamelesi yapıp onları yerinden etmek isteyen siyasetin siyah ceketli kovboyları başvurusunun ardından Sami abinin Paşabahçe Mezarlığı'nda mahallemizin şehidi Sadık Şişman'ın Türk bayrağının tam dibinde yatan oğluyla konuşmasındaki duyguyu anlasalardı, bugün Beykoz işçinin çok daha güçlü olduğu bir yer olarak kalacaktı. Olmadı! Olsun, sokak yine biziz. Sevgili Sami abi, biz seninle buradayız. Anlarız birbirimizi. Hem ben kebapçı dükkanı sahibi değilim ki seçim yaklaştıkça gençlerden cv isteyip onlara pavyondaki konsomatris muamelesi yapan tiplerle aynı karede yer alayım. Seninleyim ben.

Neden mi, kazansak da kaybetsek de biz hep Kızılderiliyiz!

Editör: Yılmaz Gökgöz