Kendine Yaptığını...

Hani derler ya bir insanın kendine yaptığı(daha çok olumsuz)’nı kırk kişi bir araya gelse yapamaz diye, işte hayat bunun örnekleriyle doludur. İster siyasette ister ticarette isterse özel hayatta olsun. Aslında bu söz hayatın kendisini anlatan bir tarifidir. İster istemez hayat; yapmak istediklerimiz ile yapmak istemediklerimiz arasında tercihten çok, irade zaafına düşerek geldiğimiz sonuçlardan oluşur.

Bazen hiç istemediğimiz bir durumun, en önemli alt yapısını yine kendimiz oluşturur, ancak kolay yolu tercih ederek başkalarını suçlarız. Söylemediğimiz bir söz ile yapmadığımız bir eylemin her ne kadar hakimi isek de, yaptığımız eylemler ile ağzımızdan çıkan her sözün de esiri oluruz. Kamer 49.ayette; biz her şeyi bir kadere(ölçü) göre yarattık derken, kendi külli iradesinden insana verdiğini, ancak insanın cüzi iradesiyle(belirleyici) hayatına yön verdiğini söylemiştir. Hayat bunun örnekleriyle doludur.

Mesela; bir siyasi parti seçim kampanyalarındaki neticesi kendi cüzi iradesiyle sınırlıdır. Ancak o neticedeki başarıyı kendinde, başarısızlığı muhaliflerinde görmektedir. Bir ticaret şirketi de aynı degilmidir. Başarılı olunca kendi dehasının gücüne bağlamakta, olumsuz sonuçları da kendine yapılan, haksız rekabet ve yasal engellemelere çok rahat atıf yapabilmektedir. Halbuki başarı da başarısızlıkta cüzi irade de saklı olduğunu anladığında alacağı tedbirlerle sonuca hakim olacaktır. Ailevi ve sosyal ilişkilerimiz de böyledir. Hep uygulama ve sarf edilen sözlerle aile sosyal ilişkilerimizi kontrol ederiz.

Çoğu zaman güzel ahlak davranışları göstererek çevremizde örnek olabileceğimiz gibi, anlık ve düşüncesiz hareketlerle nefret de uyandırabiliriz. Bunun müsebbibi yine bir başkası değil kendi cüzi irademiz olduğunda telafi etmek zor olmasa ‘da, suçluyu başka yerlerde aradığımız da yapacak çok fazla bir şey olmayacaktır. Ulusal kanallarda haber bültenlerini dinlediğimiz her gün izlediğimiz adı suç vakalarına bir göz atın, hepsinin temelinde bir davranış, kıskançlık, cinnet ve çıkar ilişkisinin olduğunu görürsünüz. Kısaca hepsi cüzi irade emareleri olup, başkasının iradesiyle hol olmayacak, kendi cüzi irade içerisindeki çözüm yollarının maksimum şekilde değerlendirmeye tabi tutulmadığını görürsünüz. Güzel düşünmek ve güzel bakmak zor değildir.

Onu zorlaştıran kendi nefesimizdir. Kibir ve haset nerdeyse toplumdaki suç oranının yarısında belirleyici bir rol oynar. Ancak suçu işleyen ufak tefek nedamet belirtilerinin dışında, daha çok karşı tarafı suçlamaktan öteye gidemez. Tabi insanların etkileşim sonucu verdikleri tepkilerde muhakkak vardır. Bunları cüzi irade ile asabilme ihtimal dahilinde olsa ‘da, bunu aşabilme kabiliyetinin olamadığı durumlarda vardır. Bunlar daha çok yasal zorunluluklardan kaynaklanır. Mesela toplumdaki kadın cinayetlerini bir inceleyin, çoğunun aile mahkemelerinin verdiği kararlardan olumsuz etkilenmenin ürettiği cinnet vakalarıdır.

Bu konularda TBMM de bazı yasal düzenlemelerin yapılacağı haberleri, köklü sorunların yaşandığının da bir delilidir. Sonuç olarak cüzi irade külli irade bir de milli irade vardır. Temel ihtiyaçlarımız külli iradenin bize bir lütfudur. Bizler cüzi irademiz ile hayatımızı yönlendiriyoruz. Milli iradeye gelince, onu yok sayanlar iflah olmaz.