Üzerinde yaşadığımız topraklar tarih boyunca, kimi zaman uzlaşı kültüründen uzak bir toplum, kimi zamanda hoşgörünün hukuk, örf, adet, din ve ahlak kurallarının hakim olduğu anların yaşanmasına sahne olmuştur.

Hepimiz farklı düşüncelere karşı önyargılı olmadan, toplumdaki her bireyin düşüncelerinin ve davranışlarının iyi olduğunu kabul etmeli, değişik olan düşüncelerini tenkit etmek yerine, empati yaparak ortak müşterekler dahilinde, birlikte yaşam biçimlerini benimsemeliyiz.

Toplumun yapı taşları olan huzurlu bireylerin huzurlu aileleri, sonrasında ise huzurlu toplumları meydana getirdiğinin bilincinde: Merhamet, hürmet gibi duyguların vuku bulmasını dilerken, sizin de yaşadığınız hüzünler hiçbir zaman zihninizi yormasın...

Etrafımızda yer alan olayların siz neresindesiniz?

Bu ihtimaller hepimizden uzak olmamakla birlikte, bizlerde bu yerlerde olabilirdik!

Mesela: Madde bağımlısı olan yada cezaevlerinde güneş ışığına, doğaya hasret, hayatının baharında buralarda olan milyonlarca insan bulunuyor. Özellikle de "28 Şubat Mağdurları" gibi olanlar...

Savaş mağduru olan, dünyada çaresiz kalmış milyonlarca mülteciler, esir olanlar, bir lokma ekmeğe muhtaç kalarak açlıktan ölenler...

Hastanelerin acillerinde bir nefes alabilmek için şifa bekleyen milyonlarca insan bulunuyor bu dünyada...

Sokakta yaşayan evsizler, farklı toplulukta yer alan kişiler adına yapılan ötekileştirmeler...

Hayalleri ellerinden alınan, ailenin ne olduğunu bilmeden büyüyen, insanlar bulunuyor...

Emperyalist ülkelerin, yaptığı zulümler nedeniyle, barışın, hoşgörünün, dayanışmanın, herkesin hakkına saygı duymanın yerine, nefret, düşmanlık, şiddet ve zulüm ortamlarının sayısı tüm dünyada gün geçtikçe artmaktadır.

Maalesef, şer odakları farklılıkları benimsemek yerine, kendi çıkarları uğruna insanlık da dahil adeta yeryüzünü yok edecek duruma geldiler.

Yaşanan olaylarda asıl sorun, sömürgeci ülkelerin, toplumsal şiddete ve savaşa başvurması değil, yapılan zulümlere karşı dünyada yapılması gereken itirazların yükselmemesi, ortak payda kültürünün olması için gösterilen çabaların zayıf kalmasıdır…

Velhasıl, hepimiz aynı havayı soluyoruz, aynı ortamları kullanıyor, aynı doğayı paylaşıyoruz...

Hayatlarının merkezinde "Allah'ın Emirlerine, O'na Tam Teslim Olma" şiarı olmayan, merhamet ve insani duygulardan yoksun milyonlarca insan da bulunuyor, ne yazık ki...

Dünyanın farklı coğrafyalarında bunlar yaşanırken, madalyonun diğer yüzünde ise: Egoları tavan yapmış zavallılar var: İşlerim kötü gidiyor, daha çok mal sahibi olamadım diye hüzünlenerek geçen ömürler...

Mazlumların dünyasında kıyamet koparken, onlar için duanın haricinde bir şey yapabiliyor muyuz...?

İnsanları anlamak ve yardımcı olmak adına, empati yapmak bu kadar imkânsızmı?

Not: Naçizane, empati yaparak toplumların farklı kesimlerinde yer Makrobet alan kişilerin düşüncelerine tercüman olmak istedim, kıssalardan hisse alınması temennisiyle...Sürç-i lisan ettiysek affola:
Editör: TE Bilisim