Psikolojik üstünlük sağlamak isteyen emperyalist güçlerin zulümlerine maruz kalan kimselerin, ölüm ve zulmün kol gezdiği yerlerdeki sessiz çığlıklarını hissettik mi?

Dünyanın farklı yerlerinde vuku bulan, zulümlere maruz kalan mazlumların feryatlarını görmeyen tek bir canlı kaldı mı?


Kelepçelere vurulmuş, başlarına torbalar geçirilmiş bilinmeyen kuyularda ölüme terk edilen kimselerin göğe yükselen çığlıklarını duyanınız oldu mu?


Özgürlük getirmek bahanesi ve işgal projeleri ile parsellenen, sömürülen adeta yok edilen topraklarda; Haçlı seferlerinin senaristliğini yapan Nemrutların, Firavunların kötü emellerini yerine getirme isteği, hiç dinmeden devam ediyor...


Sizlere, kelimelerin kifayetsiz kaldığı, adeta tükendiği, talan edilen İslam Coğrafyası’ndaki mazlumların duygularına tercüman olmak istedim, lakin hissettiklerimi nasıl ifade edebileceğimi bilemiyorum...


Milyonlarca insanın ölmesine, meydana geldiği ülkelerdeki yapıların yıkılmasına, çocukların öksüz ve yetim kalmasına sebep olan savaşlar; genellikle insanların egoları, paylaşma duygularının olmadığı, aç gözlülüğü yüzünden çıkmaya devam etmektedir.


Hissiyatımızı kaybeden bizlerin, dünyanın farklı coğrafyalarında yer alan yürekleri parçalayan, zulümleri engellemeye gücümüz yetmeyebilir. Her zorluğun, çaresizliğin dermanı olan "Dua" etmek ve en azından çevremizde yer alan bu konumdaki kişilere karşı elimizden geldiğince yardımcı olmamız gerektiğini bizlere hatırlatan, Peygamberimiz'in (sav): "Kim bir mü'minin dünyevi kederlerinden birini giderirse, Allah'da onun Kıyamet Günü kederlerinden birini giderir. Kim bir fakire kolaylık gösterirse, Allah'da ona dünyada ve ahirette kolaylık gösterir" sözünü zihinlerimize kazımamız gerekiyor...


İşgalci Güçlerin zulümlerine maruz kalan mazlumların başına gelen olumsuzluklara karşı duyarlı olmak, bir nebze de olsa elimizden geldiğince onlara yardım etmek, günlük hayatımızda eksikliğini hissettiğimiz bir durumdur. Bu kişilerin sorunlarını, kendi sorunumuz gibi algılamanın farkındalığıyla unutmayalım ki, bizlerde bu yerlerde olabilirdik, vuku bulan savaşın, dinler arası savaş olduğunu, ülkemizi parçalamak isteyen Emperyalist Güçlerin kötü emellerinden tarih boyunca hiçbir zaman vazgeçmediklerine şahit olunca, bu ihtimal bizden hiç de ırak değil…
Ülkemiz, savaş mağdurlarına yaptığı yardımlardan dolayı, mağdurların ve mazlumların gönüllerinde taht kurmuştur. Ama vurdumduymaz, insanlıktan nasibini almamış, çıkarları uğruna karşısındaki kişilere zulüm yapmaktan asla vazgeçmeyen ülkelerin sergiledikleri tavırları dolayısıyla, bizler insan olmaktan utanır hale geldik...
İç çatışmalar ve savaşlar Ortadoğu ve dünyanın farklı coğrafyalarındaki insani dram, barınma, beslenme, ciddi psikolojik problemler ne yazık ki hala devam etmektedir.


Kötü muamelelere maruz kalan kişiler, zulüm ve işkencelerin sonucunda, yaşadıkları psikolojik olumsuzlukların etkisinde, komşu ülkelere sığınmaya devam etmektedirler.


Tarihe bir göz atacak olursak, eskiden savaşlar cephede meydana gelmekte, baş rolünde ise askerler yer almaktaydı. Günümüzde ise ne yazık ki daha çok sivillerin hedef alındığını görüyoruz.


Yapılan göçleri de göz ardı etmemeli, kadınlar üzerinde yapılan kirli oyunları, istismarların yapıldığı, uluslararası insan ticaretinde kullanılan kadınlar ve çocuklar, vahşetin ne denli olduğunu bizlere göstermektedir.
Bu konuda, biran önce kalıcı bir çözüm bulunmasını temenni ettiğimiz, ölümle yüz yüze gelen bu durumdaki kişilerin yaşadığı olayları görünce, hepimizin merhamet duygularının kabarması gerekiyor ama sadece kendi çıkarlarını düşünen kişileri görmek bizleri ziyadesiyle hüzünlendiriyor.


Bir tarafta, ülkelerinin kurtuluşu için şehadete adeta koşan kahramanlar, diğer tarafta bizim gibi, dünyalık meşgalelerle oyalanıp tüketilen ömürler...


Savaş sırasında, yurtlarında, hayatlarından koparılan kişilere, yaşama tutunmaları için yardım eden derneklerimiz var fakat, sorunu kökünden çözmek için söz sahibi ülkelerin, Uluslararası Kurumların, İnsan Hakları Örgütleri’nin daha çok sorumluluk alması gerekiyor, ama...!


Ülkemiz ise sıkıntıların odak noktasında bulunan kadınlara, çocuklara dolayısıyla mültecilere ve zulüm altındaki diğer kişilere gösterdiği örnek misafirperverliği ve yaptığı çeşitli yardımlardan dolayı, minnet duyulan bir yer olmuştur...


Teknolojinin, bilimin ve kültürün bu kadar çok geliştiği günümüzde sorunları çözmek yerine, eski çağlarda olduğu gibi, hala savaşlar yapılmaya devam ediyor...


Günümüzde, aklımızın ve mantığımızın alamadığı değerde kaynaklar ayrılarak, daha öldürücü silahlar için teknoloji ve bilim kullanılarak, hiç durmadan yeni silahlar üretiliyor.


Oysa savaşlarda harcanan paralar, silah üretiminde kullanılan kaynaklar açlığın, yoksulluğun, sefaletin son bulması için kullanılsa meydana gelen sorunlar hiç yaşanmayacak.


Bizlere sürekli akıl verme cüretinden vazgeçmeyen Emperyalist Güçler, özellikle İslam Beldelerini ve sömürmek istedikleri diğer yerleri kana bularken, basiret, feraset ve “Ümmet Olma” bilincinden uzak olan bizler ise daldığımız gaflet uykusunda, bir filim sahnesini izler gibi seyrimize devam etmekteyiz...


Velhasıl, dünyanın her yerinde; ötekileştirmelerin yapılmadığı, insanlara zarar veren silahlara ve diğer araçlara yapılan ölü yatırımların yerine, faydalı olabilecek çalışmaların yapılması, herkesin haklarına ve inançlarına saygı gösteren, aynı ortamları adilce paylaşabilecek duygulara sahip kişilerin olması temennisiyle...

 
Editör: TE Bilisim