Birazdan okuyacaklarınız, aslında tarihe düşülmüş, Beykoz tarihine düşülmüş önemli bir nottur, belgedir. Umarım gelecekte bu satırları bir şekilde okuyan Beykozlular bir ibret alsın, ders çıkartsınlar diye...

Yalan söylemek... İftira atmak... Yanıltmak... Gerçeği saklayıp, başka doğruları ve gerçekleri dile getirerek demagoji yapmak... Bunlar hepimizin başına gelen ya da gelebilecek işler... Ancak bu konuda 'korunan' bazı meslekler ya da kişiler yok mudur? Vardır elbette... Peki, kimdir onlar?

Çocuklar... Çocuklar yalan söylediklerinde büyük tepkiler vermeyiz değil mi? Neden? E, çocuktur da ondan... "Zamanla öğrenir doğru söylemenin erdemini" diye düşünürüz. Kendi kırdığı vazonun suçunu kardeşinin üzerine attığında, bunu normal karşılarız. Yalan söylemek, iftira atmak konularında genel olarak çocuklara karşı pozitif ayrımcılık yaparız.

Başka?

Yalan söyleyenin amacına bakarız, niyetini sorgularız değil mi? Hani meşhur deyimdir; boşanmak üzere olan çiftlerin ayrılmaması adına, yuvayı kurtarmak adına yalan söylenebilir, derler. Doğru mudur, yanlış mıdır tartışılır. Ancak toplumda hemen herkes iyi bir niyet ya da sonuç için bazen 'pembe' denilen yalanlar söylenmesini şiddetle reddedemez. Buna gönlü razı olmaz.

Mesleki açıdan da bazıları yalan kaldırır durumdadır. Örneğin siyasette yalan söylemek, toplumun pek de şiddetli tepki vermediği bir olaydır. Herkes bilir ki, vaatler yerine gelmese bile seçmen tarafından duyulması, kulağın pasını alır. Kilosu 120'den 119'a düştüğünde bir sevgili nasıl ki, sevdiğine "Aaa ne kadar zayıflamışsın canım" deyince karşısındaki büyük bir keyif alır? İşte siyasetçi-seçmen ilişkisi de tam bu kıvamdadır.

Peki, şimdi sıkı durun! Yalan söylemeyen bir çocuk, yalan söylemeyen bir siyasetçi, tüm bu yukarıda yazdıklarımın ardından nasıl karşılanır? Yalan söylemeyen bir çocuğa ne denir?

Yalan söylemeyen çocuğa ne denir bilemem ancak yalan söylemeyen siyasetçiye Yücel Çelikbilek denir. Belki de ilçede bu denli eleştirilmesinin bir nedeni de budur. Eskiler "Yalan söyleyeni 9 köyden kovarlar" diye boşa dememiş. Sayın Çelikbilek, üçüncü ve belki de son kez Aday gösterilmeyerek, belki ilçedeki kimilerinin sevincini artırıyor ancak görev yaptığı ve şahsen benim de bir gazeteci olarak tanık olduğum 2 dönemi dönem boyunca yalan söylemeyerek, yalnızca Beykoz'un değil ülke yerel yönetimler tarihine de adını altın harflerle yazdırıyor.

Beykoz'un ne kadar zor bir ilçe olduğunu belki Beykoz dışında yaşayan bilmez. Hatta Belediye ve faaliyetleri hakkında bilgisi ya da ilgisi olmayan vatandaşlar da bilmez. Ancak Beykoz Belediyesi adına iş yapmaya çalışan Yücel Çelikbilek ve Belediye'nin ilgilileri yaşanılanların şiddetle farkındadır. Öngörünüme dair yasalar ve bitmek bilmeyen davalar, çoğu zaman bu ilçeyi yöneten herkesin elini-ayağını bağlamaktadır.

Tüm bu anlattıklarıma rağmen hemen her seçimde Yücel Çelikbilek şunu yapar: Gittiği her yerde vatandaşa doğruyu söyler. Yaşanılanları ya da yaşanılacakları abartmaz! Diğer adaylar her ne vaat ederse etsin, Beykozlulara karşılığı olmayan bir vaatte bulunmaz. Hatta bu konuda ilçede ya da ilde yöneticilerle ters düşse de geri adım atmaz. Hep şunu söyler: "Biz insanımızı boş vaatlerle kandıramayız. Ben bunun hesabını sonra iki dünyada da ödeyemem" der.

Hiç adayların sosyal medya hesaplarını inceliyor musunuz? Bir bakın o zaman kaç adayın camide, cenaze töreninde fotoğrafı var? Ben gazetecilik hayatımda Sayın Yücel Çelikbilek kadar gösterişi sevmeyen ikinci bir siyasi tanımadım. Sayın Çelikbilek'i ise sahada olduğum sürece asla imamın arkasında fotoğraflayamadım. Onlarca sabah namazında, bayram namazında, cenaze namazında Yücel Çelikbilek'i takip ettim. Üstelik pek çoğunda da habersizce gittim. Yanında-yakınında benden başka gazeteci de yoktu. Buna rağmen her gittiğimde ya Cami'nin orta yerinde oturup, sessizce Kur'an dinlediğine tanık oldum ya da cenaze namazlarında cemaatin tam ortasındayken kendisini zorlukla seçebildim. Öyle tabutun hemen önünde onu hiç görmedim. Sanırım bir tek merhum Mustafa Bayram Yıldız'ın cenazesinde ön saftaydı; bunun da elbet önemli bir nedeni vardı. Merhum Mustafa Bey, aileden birisiydi. Yıllarca İlim Yayma Cemiyeti'nde Yücel Çelikbilek ile Abi-Kardeş ilişkisi içerisindeydi. Dolayısıyla Yücel Çelikbilek, poz vermek için değil, çok sevdiği Aziz Dostunu namaz sonrası ilk kucaklayacak kişi olmak, onun yükünü ilk hafifleten kişi olmayı arzuladığı için oradaydı. Bunun dışında özellikle ibadet konularında Yücel Çelikbilek, büyük bir tevazu örneği göstererek, bunu bir malzeme olarak kullanmayı reddetti.

Neden mi?

Çünkü Sayın Yücel Çelikbilek, gösterişi sevmediği gibi bu gibi hassas konularda da son derece dikkatliydi. Neredeyse her cenazede tabuta 'omuz' verdi ancak fotoğrafcılara 'poz' vermedi. Birileri belki dışarıya karşı 'hoş' görünmek için Allah'ın huzuruna çıktı ancak Sayın Çelikbilek dün olduğu gibi bugün de yarın da bu işi 'millete' karşı değil 'Allah'a karşı bir görev olarake yerine getirdi. Yücel Çelikbilek, inancında da asla yalan söylemedi.

Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek, her hafta Perşembe günü bıkmadan, usanmadan 'randevusuz' gelen Beykozluları kabul etti. Kimisi kendi özelini Başkan'a söyledi kimisi ailesiyle ilgili yardım istedi. Tüm samimiyetiyle Beykozluları dinleyen Yücel Başkan, yapamayacağı hiçbir şeyi vatandaşı rahatlatmak adına söylemedi. Ben ancak 1 kez bu toplantılarda durma metanetini gösterebildim. Özellikle zor durumda olan ve bu konuda hem ciddi hem de aynı zamanda çaresiz olan bir insanı sakince dinlemek kolay iş değil. Benim gözyaşlarıyla dinlediğim ve haber yapmaya çalıştığım o anlarda ise Sayın Çelikbilek son derece sakindi. Doğru, belki gelecekte yine Beykoz'a Belediye Başkanı olacak kişiler, randevusuz Halk Günü düzenleyip, onların derdini dinleyecek. Ancak en azından ben eminim ki, hiçbirisi Yücel Çelikbilek'in samimiyet ve hakikat noktasına asla erişemeyecekti.

Beykoz, tapu konularında 20 yıldır büyük sıkıntı çekmekteydi. Yücel Çelikbilek ise göreve gelmeden önce bu konuda çözüm bulacağına söz verdi. Sonuç? Sonuç malûm... Yücel Çelikbilek'e inanmayıp oy vermeyenler bile tapuyu alır almaz evi-ocağı satıp Ümraniye'ye yerleşti; kalan parayla da Dünya turuna çıktı. Dürüst Başkan, verdiği sözü yine tutmuştu.

Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek, okullara temizlik yardımı yaparken de yoksul halkı kurulan markette her ay doyurup, yine kurulan kapalı pazardan da tepeden tırnağa bayramları giydirirken de sözünü tuttu. İlçede öğrenim gören öğrencileri "Bu bizden-bu sizden" diye ayırmadan burs verirken de spor kulüplerine büyük bir maddi destek sağlarken de samimiydi. Asla kimseye karşı bir ayrımcılık yoluna gitmedi; her kulübü başarısına göre değerlendirdi.

Sayın Başkan, camileri ve okulları ihya ederken de hem sözünü tuttu hem de sözünün ötesine geçti. Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek, bir vaadi olmadığı halde pek çok icraatı, kendisine gelen yardım talepleri sonrası ve tam o an değerlendirdi. Bu noktada da gelen kişiler arasında ayrım göstermedi.

Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek, ilçedeki 45 mahallenin tamamına sürekli hâkimdi. Yeri geldi Çavuşbaşı'na geldi, yeri geldi Riva'ya Cumhuriyet Köy'e gitti. Her gittiği yerde saygıyla karşılandı, he gittiği yere huzur getirdi.

Beykoz'da aklı olan, vicdan sahibi hiç kimse Yücel Çelikbilek'in dürüstlüğünden şüphe etmedi.

Asla etmedi....
Editör: TE Bilisim