Herkes bir 'erken seçim' türküsü söylüyor ancak bu konuda pek az bilgi mevcut. Neden? Çünkü Türkiye'de sistem değişti ve dolayısıyla seçim sisteminde de değişiklikler oldu. Dolayısıyla neyin ne olduğunu sıradan bir vatandaş bilemiyorsa, bunda kendisinin bir suçu bulunmuyor. Açın, bakın internete, orada bile kendinizi tatmin edecek yanıtlar bulamayacaksınız. Yine şu kardeşiniz size bir kolaylık sağlayacak şimdi ve seçimi en basit şekilde açıklayacak.

Bakalım neymiş, ne değilmiş bu seçimler ve Beykoz'a erken seçim 'ne' katacakmış?

1- Neden Erken Seçim?

Bildiğiniz gibi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin dünkü konuşmasının ardından hemen sosyal medyada ve internette "Erken seçim çağrısı... 3 Kasım tarihi Ağustos ayına çekilecek" başlıkları atılmıştı. Aslında burada sevgili meslektaşlarım hem yanıldılar hem de yanılttılar. Bu 'erken seçim' sözü aslında Kasım'ın Ağustos'a çekilmesi değil; 2019'un 2018'e çekilmesiydi. Zaten en büyük kaos da bu yüzden yaşandı. Çünkü 'erken seçim' bazıları için 2019 3 Kasım'ından 2019 Ağustos'una alınacak şeklinde yorumlandı. Burada ay ifadesinden ziyade yıl ifadesi önemliydi. Bahçeli'nin isteği ise seçimlerin 26 Ağustos 2018'de yapılmasına yönelikti. Yani açıklama yaptığı 17 Nisan 2018 tarihinden 4 ay 10 gün sonra... Yani 130 gün sonra...

Daha sonra ne oldu? Cumhurbaşkanı Erdoğan önce seçimler için 2019'u işaret etti ancak bugün Bahçeli ile yaptığı görüşme sonrasında seçimlerin 24 Haziran 2018 tarihinde yapılmasına karar verildiğini söyledi. Yani, AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, 18 Nisan 2018 tarihinden 2 ay 6 gün sonrasını işaret etti. Gün olarak da 66 gün sonra...

Erken seçim için yapılan yorumlara aldırmadan, sizlere hemen basit bir anlatımla durumu özetleyip, birinci maddeyi bitireyim:

Aslında bu erken seçim son 1 yıldır siyasete yakın olan kişiler tarafından ısrarla dile getirilmekteydi. Ancak her fırsatta AK Parti ve MHP'li üst düzey yöneticiler, bu iddiaları yalanladılar. Erken seçimin bir 'handikap' olacağına işaret eden AK Parti ve MHP'liler seçimin 3 Kasım 2019'da yapılmasına kesin gözüyle baktıklarını ısrarla söylediler. Ama altını kalın çizgilerle çizmek istiyorum: Israrla bunu söylediler. "Muhalefet, yok yere gündem yaratmaya çalışıyor" dediler. Seçimlerin daha önce belirlendiği gibi 3 Kasım 2019'da yapılacak olması, özellikle Hükümete ve AK Parti'ye göre iktidarın bir istikrar göstergesiydi. Ancak MHP'nin 1999 yılında DSP-MHP Koalisyon döneminde olduğu gibi yine Devlet Bahçeli'nin bir sözüyle erken seçime gidilmesi, AK Parti'nin alt kadrolarında küçük de olsa bir 'şok' etkisi yarattı. Sahada bu şokun nasıl atlatılacağını ise zaman gösterecek. Tabi uzun bir zaman değil; zira yalnızca 66 gün var ve sadece 1 hafta sonra 2 aydan da az bir zaman kalmış olacak.

2- Kimi Seçeceğiz?

Tabi şimdi seçim yapılacak ama bizim vatandaş olarak 'kimi' seçeceği de öyle açık bir bilgi değil. Hele ki siyasetten uzakta bir kişi için bu seçimlerde 'Abi, n'oluyor ne seçiyoruz?' demesi hiç ayıplanacak bir durum değil Çünkü bu seçimlerde azıcık karışık bir durum yaşanacak. Şöyle ki:

Bir kere sisten değiştiği için yerel ve genel seçimlerin bir arada yapılacağına inananlar, azıcık hayal kırıklığına uğrayacaklar. Üstelik; Belediye seçimlerinin Mart 2019'da Genel seçimlerin de Kasım 2019'da yapılacağına güvenerek, daha bugünden Belediye Başkanlığı Aday Adaylığını açıklayanlar, büyük bir hayal kırıklığı yaşayacaklar. Çünkü "Abi, Belediye Başkanlığını deneriz; olmazsa Milletvekilliğini deneriz" diyenler, bu kez tam tersiyle karşı karşıya gelecek. Çünkü Haziran seçimleri Milletvekillerini kapsarken; Belediye seçimleri yani yerel seçimler daha önce belirlendiği gibi Mart 2019'da gerçekleştirilecek. Tabi şu halde, Milletvekili Adayı olduğu halde seçilemeyen kişilerin 'hangi yüzle' gidip bu kez şansını Belediye Seçimlerinde deneyeceği de günyüzüne çıkmış olacak.

Haziran ayında yalnızca Cumhurbaşkanı ve Milletvekili seçimleri yapılacak. Başbakan Binali Yıldırım'ın araya 'muhtarlığı' sıkıştırması, çok ilginçti. Çünkü muhtarlar da tıpkı Belediye Başkanları gibi 'yerel' statüde olduğu için muhtarlık seçimleri de Mart 2019'da gerçekleştirilecek. Bu konudaki açıklamalar ya basına yanlış aktarıldı ya da Sayın Yıldırım bu konuda 'acele' açıklama yapmış olmanın handikapını yaşadı; bilemiyorum. Ancak bizden örnek vereyim: Ne Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek ne de Rüzgarlıbahçe Muhtarı Sedat Altun'un Haziran seçimleri için 'şahsi' bir hazırlığı olmayacak. Çünkü her ikisi de Mart 2019 için hazırlık yapacak. Ancak örneğin Metin Külünk ya da Akif Hamzaçebi, Haziran ayında ya yeniden seçilecek ya da yerini bir başka Milletvekiline terkedecek. Cumurbaşkanı Erdoğan da ya yeniden 13. Cumhurbaşkanı olarak Beştepe'ye çıkacak ya da yerini bir başka isme bırakacak. Tekrar ediyorum: Bu seçim yalnızca Cumhurbaşkanı ve Milletvekili için gerçekleştirilecek. Seçimden muhtar ya da belediye başkanı etkilenmeyecek. "Yahu koskoca Başbakana mı sana mı inanalım?" demeyin işte, dedim ya, o konuda bende yanlış yok; ya basında ya da Başbakanlık'ta bir hata var.

3- OHAL İtirazı Ne Demek?

Muhalefet partileri erken seçimi değerlendirirken, OHAL'i işaret ederek, kendileri için bir handikap yaratacağını ima etti. Peki nedir OHAL?

Ohal'in açılımı: Olağanüstü Hâl demek... Yani bir Hukuk Devleti diyoruz ya, işte o 'kısa bir süre için' kenara konuyor. Olağanüstü Hâl'in tam olarak açıklaması bu... Devlet, OHAL'de özellikle kolluk kuvvetlerinin hareket alanını genişletirler. Genelde hukuk sürecinde bir silsileye dayalı olan 'adalet' sistemi, OHAL olduğunda 'kestirmeden' varılan bir duruma yol açabilir. Demokrasinin olmazsa olmazı olan 'şeffaflık' OHAL sürecinde rafa kaldırılır çünkü sorulara yanıt vermek bile 'zorunlu' bir durum değildir. OHAL sırasında Devlet yetkilileri hesap vermez; kimse de bunun hesabını kimseden soramaz.

Şimdi buna Hükümet açısından bakarsak, OHAL'in ilk açıklandığı günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da dile getirdiği gibi bunun 'yalnızca FETÖ ve benzeri terör örgütleriyle mücadele gerekçesiyle' ortaya çıktığı söyleniyor. Yani AK Parti cephesi, OHAL'in seçimlere bir etkisi olmayacağı görüşünde... Bir başka deyişle şu söylenmeye çalışılıyor: "Kardeşim, biz sadece FETÖ ve terör konularında bir hukuk ihlâli yapmışsak hesap vermeyiz, ki buna da Türkiye Cunhuriyeti'nin bekâsı gerekçesiyle hakkımız var. Bunun dışındaki konularda zaten OHAL varmış gibi hiç davranmadık ki, bundan sonra niye davranalım?" diyor. Muhalefet partileri ise "Ama birader, sen OHAL'i gerekçe gösterip de seçimlerde senin lehine davranacak olan yetkililer çıkarsa, bunun hesabını vermeyecek olmanın rahatlığıyla hareket edecek. Sen OHAL'i kaldırmadan seçime giderek, bu konuda adaletsiz davranmaya hazır olanlara cesaret veriyorsun; hiç adaletsiz olmayacak adamı da baştan çıkartıyorsun" diyor.

OHAL'in özeti de budur

4- Neden Bu Seçimler Önemli?

Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapıldığında Türkiye'nin Kuruluşundan bu yana bir 'ilk' yaşanmış ancak Başkanlık sistemine henüz geçilmemişti. Bu Haziran'da yapılacak seçimler, işte bu noktada büyük bir önem kazanacak. Şayet Recep Tayyip Erdoğan yeniden Cumhurbaşkanı seçilirse, Başkanlık Sistemi başlayacak ve artık Türkiye Cunhuriyeti'nin bir Başbakanı olmayacak. Yani bu yıl 29 Ekim'de 95. yaşını kutlayacak olan Türkiye, ilk kez Başbakansız bir geleceğe ilk adımını atmış olacak. Bu biraz karışık bir durum ama yine de şu Başkanlık Sistemi'ni birkaç cümleyle özetlemeye çalışayım:

- Milletvekili sayısından başlayayım: Artık 550 değil 600 kişilik bir Meclisimiz olacak. İstanbul ve Ankara başta olmak üzere birçok ilde milletvekili sayısı artıtılacak.

- Erken seçim büyük olasılıkla tarih olacak çünkü yeni gelen Başkanlık Sistemiyle hem Cumhurbaşkanlığı hem de Milletvekili seçimleri 5 yılda bir yapılacak ve çok büyük bir kriz olmadığı sürece seçime gerek kalmayacak. Cumhurbaşkanı ya da Meclis seçim kararı aldığında ise seçim her ikisi için de yapılacak. Bu arada Cumhurbaşkanı tek başına Meclis ise 5'te 3'lük çoğunluk oluştuğunda seçim kararı alabilecek.

- Cumhurbaşkanı'na Kararname çıkarma yetkisi veriliyor ancak o kadar rahat bir durum yok. Meclis bir kanun çıkarırsa, Cumhurbaşkanı'nın kararnaesi hükümsüz oluyor. Temel haklar, siyasi haklar, kanunda açıkça düzenlenen konularda ise Cumhurbaşkanı kararname çıkaramıyor. Tabi üst düzey kamu görevlileri için bu kararname yetkisi Cumurbaşkanının elini güçlendiriyor çünkü yeni sistemle üst düzey kamu görevlilerini atama ve görevden alma yetkisi Cumurbaşkanına bırakılıyor. Yine kamu kurumları ile ilgili düzenlemeler de Cumhurbaşkanının himayesine terkediliyor. Devlet bütçesi hazırlama ve sunma yetkisi Cumhurbaşkanına verilse de bütçeyle ilgili son kararı Meclis veriyor.

- Milletvekili olma yaşı 25'den 18'e indiriliyor. Dolayısıyla mesela 2018'in ardından ilk seçimin normal zamanında 5 sene sonra yapılacağı düşünülürse, bugün 13. yaşını kutladığınız çocuğunuz, 2023 yılında bir Milletvekili olarak yeni yaşını kutlama şansı yakalıyor. Bence 13 yaşında falan deyip de çocuğunuza bugün kötü davranmayın. Ne olur, ne olmaz. Yarın Milletvekili olarak eve geldiğinde bir şey istemeye yüzünüz olmayabilir.

4- Eğer Cumhurbaşkanı Seçilemezse Ne Olacak?

Önce şunu söyleyelim: Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olmak için toplam oyun yüzde 50+1'ini almak gerekiyor. Yani 2014 seçimlerinden örnek verirsek; oy kullanan 42 milyon kişi varsa 21 milyon 1 oy alan Cumhurbaşkanı seçilecekti. Erdoğan, o seçimde 21 milyon 143 oy aldı ve Cumhurbaşkanı seçildi.

Bu seçimde de yine yüzde 50+1 oy alan Cumnurbaşkanı seçilecek. Eğer bu orana kimse ulaşamazsa, bir sonraki hafta Pazar günü ikinci kez sandık başına gidilecek ve bu kez en çok oy alan kim ise o kişi Cumburbaşkanı olacak. Bu arada şimdiye kadar Erdoğan'ın dışında İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek Cumnurbaşkanı Adayı olduğunu ilan etse de seçime İyi Parti'nin girememesi halinde Akşener'in 100 bin imza toplaması gerekecek.

5- Son Olarak: Beykoz'dan Milletvekili Çıkar Mı?

Eğer bu durum benim elimde olsa, gözümü bile kırpmadan Meclis'e 3 isim gönderebilirdim: Halen Beykoz Belediye Meclisi'nde olan AK Parti'den Muharrem Kaşıtoğlu ve Salim Öztürk; CHP'den ise Mehmet Gürel... Her üçü de Milletvikili olduğunda hiç de büyük zorluklar çekmeyecek kişiler... Hem dış görünüş hem de donanım olarak, retorik olarak TBMM'de Beykoz'u en iyi temsil edebilecek kişiler. Tabi bu benim düşüncem... Gerçek öyle mi olacak?

Eğri oturup doğru konuşmakta fayda var: Hiç de birbirimizi kandırmayalım. Yalnızca 250 bin nüfusu olan ve son seçimlerde 68 bin AK Parti, 51 bin CHP ile 15 bin MHP oyu çıkartabilen ilçemiz, Ankara'dan bakan birisi için 'küçük' bir konumda duruyor. Hadi siz kendinizi iyi hissedin; küçük demeyeim de 'mini' diyelim... Beykoz, doğal güzelliğine, konumuna ve kapladığı alana tezat bir şekilde değerlendiriliyor. Beykoz, hâlâ Ankara için 'bir mahalle'... 'bir köy'... Bu nedenle bizden birisinin milletvikili olması çok ama çok büyük bir sürpriz olur. Hele ki, geçen seçimlerde olduğu gibi 'silik' isimler Aday Adayı ve hatta Aday olursa, vay bizim halimize... Bu iş, öncelikle 'tek başına' olacak bir iş değil. Madem Ankara bizi Süperbetin 'köy' olarak görüyor; bizim topyekün birleşmemiz şart. Yani belki de partisine bile bakmadan; hepbirlikte 1-2 ismi ama güçlü ve arkasında durabileceğimiz ismi 250 bin kişi olarak desteklememiz gerekiyor. Yoksa, geçen seçimde olduğu gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan ile çektirdiği fotoğrafla Meclis'e gireceğini sananlar, kendilerine gülmemizle yetinmek zorunda kalırlar.

Bir seçim daha gelip kapımıza dayandı. Yine bir hareketlilik yaşanacak ancak süre kısa olduğu için belki de kimse ne olduğunu pek anlayamayacak. Türkiye 66 gün sonra bugün, seçim sandığına gidip Cumhurbaşkanını ve Milletvekilini belirleyecek.

Sonra mı?

Tabi ki, sonuç ne olursa olsun; hayat devam edecek.
Editör: TE Bilisim