Bu yazım milli piyangonun ne olduğu ne olmadığı ile ilgili değildir. Nitekim Diyanet her yıl Milli piyango veya şans oyunlarının dini açıdan muteber olmadığını açıklamaktadır. Çünkü alınteri olmayan her kazancın dinimizde karşılığı yoktur.
Ancak iki yıldır yılbaşı büyük ikramiyesi kime çıkıyor diye soracak olursanız iki kişiye rastlıyorsunuz. Birincisi bilet satış işlemlerinin 10 yıllığına kiraya verildiği, DEMİRÖREN GURUBU, İkincisi VARLIK FONU.

Hani derler ya kumarın kazananı hep kahvecidir. Çünkü kumarı oynatan mekan sahibi, her oynayandan aldığı oyun parası ile hiç kaybetmez. Sirkeci’de Nimet abla gişesinin önünde oluşan bilet kuyruğu ile bir ikramiye de Nimet abla kazanmaktadır. ikinci kazanan ilginç bir şekilde varlık fonudur. 2019 yılında 75 milyon büyük ikramiyenin sahibi çıkmadığı için varlık fonuna devredilmiştir. 2020 yılının ikramiyesi ise çeyrek bilete çıkmış ancak 4 biletten üçü satılmayan bilettir.
Buraya kadar bir problem yok hatta paranın devlete gitmesinden dolayı memnun kaldığımızı bile söyleyebilirim. Ancak önceden milli piyango çekilişleri satılmayan bilete çıktığı zaman, tekrar edilir ve satılan bilete isabet edinceye kadar devam ederdi. Kaldı ki eski yıllardaki satış oranları bu kadar yoğun da olmazdı. Ekonomik sıkıntılar öyle bir hale geldi ki insanlar, bilet satışında rekor düzeyde alıcı olmaktadır. Diyanetin her türlü fetvasına rağmen şans oyunlarına ilgi artmaktadır. Yılbaşı çekilişine 4 gün varken biletlerin yüzde 95 inin satıldığı medyada yer almıştı. Diyelim ki son güne kadar yüzde biri kaldı. Büyük ikramiyenin ¾ ünün satılmayan bilete çıkması çok enteresandır.

İki yıldır varlık fonunun sadece büyük ikramiyenin kasasına giren para 150 milyondur. Satılmayıp ikramiye isabet eden ve yıl boyunca devam eden şans oyunlarından kalan paraları buna katmadan söylüyorum. Sanıyorum ki varlık fonunu besleyen en büyük katkı kaynaklarının başlarında, diyanetin de fetva verdiği şans oyunları gelmektedir.
Özellikle bozulan ekonomik dengenin mağdurlarının bile bu kadar katkı sağladığı devlet bütçesi oluşuyorsa, bu salgın dönemlerinde, bütün halkı kapsayacak şekilde ekonomik paketlerinde nefes aldıracak, adaletli dağıtımının yapılması da, yönetenlerin halkına borcudur.

Netice olarak yine de diyanetin oynanmaması  için fetva verdiği ve kazananın sadece kahvehane sahibinin olduğu oyuna hiç girmemek daha karlıdır.