Yıl 2001 Eylül Ayı



ABD'nin en önemli iki kenti New York ve Washington terör saldırılarının hedefi oldu.. İkiz kuleler yıkıldı, dünyanın süper gücünün en prestijli kurumu olan Pentagon'un karargâhı hedef alındı.. 3 bin kişi hayatını kaybetti. Binlerce kişi yaralandı.. Hala açıklanamayan onlarca sırla birlikte Washington yönetimi, saldırılardan El Kaide'yi sorumlu tuttu..Dünyadaki diğer güç kutuplarının da desteğiyle Birleşik Devletlerin İslam coğrafyasındaki müdahalesi meşrulaştırılmış oldu.



Yıl 2003 Mart ayı



Amerika, kendisine ırak olan bir Müslüman coğrafyasına operasyon başlattı.İngilizleride yanına alıp kitle imha silahlarını bahane ederek Irak’ girdi. İddia edilen silahlar hiçbir zaman bulunamadı.. Hollywood’da dünyayı yüzlerce kez “uzaylılardan” kurtaran Amerikalılar bu kez bölgedeki asayişi sağlamak maksadıyla Bağdat’ı ” Saddam ve kitle ima silahlarından” kurtardı!



Hava saldırılarıyla şehirlerdeki bombardıman günlerce sürdü. Ancak işgal için er meydanına giren ABD ordusu bu meydanın kendileri için çok tehlikeli olduğunu fark etmekte gecikmeyecekti. ABD savunma bakanlığı bu iki operasyonun süresinide ortalama dört hafta olarak belirlese de sivil halkın gösterdiği direniş neticesinde yıllar süren bir savaş halini aldı.



Allah Allah nidalarıyla topraklarını  savunan İslam ordularının bileğini bükmenin asla kolay olmayacağına Irak ve Afganistan’da kanaat getiren, islamofobinin sözde üst aklı bir asırlık bir planı tekrar hayata geçirdi.



Birinci Dünya savasından önce adım adım İstanbul’a kadar yürümeyi hedefleyen itilaf devletleri, Arabistanlı Lawrence’ın başını çektiği ajanlarını Osmanlı topraklarına göndermişlerdi. Halkın arasına karışıp, Müslümanmışçasına bir profil çizdiler,  halkı sultana karşı galeyana getirmeyi ve Osmanlı kuvvetlerine kendi topraklarında hain saldırılar düzenlenmeyi amaçladılar. İngiliz sömürgesine zemin hazırlanacak yapılan katliamlarla cihana karşı “kafatasçı” Müslüman algısı oluşturulacaktı.



Bununla da kalmayıp İslam beldelerinin dini, kültürel ve etnik açıdan adeta  röntegenini çekerek, “Barış Gönüllüleri” kisvesi altında kamufle eden tarihçi, mühendis unvanlarına haiz casuslar gönderdiler.



Geçmişte meydanlarla sınırlı olan Haçlı Savaşlarını hayatın her yanına yaydılar. Bir örümcek ağı gibi İslam coğrafyasını saran ajanları gittikleri yerlerde nüfuzlu kişiler özgürlük vaadiyle DEVLİT-İ ALİYYE-İ OSMANİYE’ye karşı isyana teşvik ettiler. Bunda etkili olabilmek içinde Şiî nüfusun hakim olduğu bölgelere tam bir HZ. Ali hayranı, Sünnilere ait şehirlerde ise yerine göre Maturidî ya da Eşarî gibi davrandılar. İslam diniyle bağdaşmayan cemaatler kurarak halkı dinden soğutmayı gaye edindiler.



İşte bir asır sonra güncelledikleri bu plan neticesinde Lawrence’ın başını çektiği çetelerin yerini IŞİD’lerin DAEŞ’lerin aldığını, insanların dini duygularını sömürerek devlete karşı isyan ettirmeyi azmettirdikleri  sözde cemaatlerin yerini ise hain FETÖ’nün aldığını görmek hiç de zor değil.



Truva atıyla kaleyi içten fethetmeyi amaçlayan hain FETÖ, surların gerisinde ise Allahu Ekber diyerek kelle alan Müslüman maskeli kâfirler… Truva’nın intikamı Çanakkale savaşından sonra 15 Temmuzda bir kez daha alındı. İslam’la mücadele planını hayata geçirmek için oluşturulan terör örgütlerinin karşısında ise asrın Selahaddin Eyyubi’si Recep Tayyip Erdoğan var.



Ebrehe'nin, Kureyş'in ve dahi Haçlının orduları bir olmuş, içteki düşmanlarla el ele vermiş, İslam'ın son kalesini düşürmek için saldırmaya devam edecekler



Varsın onlar kirli ittifaklarda bulunadursunlar,



Ne demişti Sultan Abdülhamid Han...



Türkler ‘in iki hasleti vardır:



Birincisi meydan okununca meydana çıkar,



İkincisi canını verir meydandan kaçmaz!



Osmanoğulları meydana çıktı. Meydan okuyanları yerin dibine gömünceye kadar geri çekilmeyecek.
Editör: TE Bilisim