Bana göre çok geç kalınmış bir programdı. İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu, dün gece Habertürk'te canlı yayın konuğuydu ve bu seçimlerin en önemli konusu olan "Bekaa" konusunda konuştu. Peki, ne söyledi? Söyledikleri, Beykoz'daki yerel seçimleri ne kadar etkileyecekti? Bunları uzun uzun düşündüm ve aşağıdaki yazıyı yazmaya karar verdim. Umarım tespitlerim Beykoz ve ülkenin geleceğine bir ışık tutar, beni de övdüğüm ya da eleştirdiğim isimler konusunda gelecekte pişman etmez...

Sayın Süleyman Soylu'dan başlayayım...

Şunu içten bir şekilde söylüyorum ki, AK Parti adına Ankara'dan isim yazarken, baş tarafına içime sinerek "Sayın" yazdığım birkaç isimden birisi Süleyman Soylu... Kendisini çok uzun zamandır takip ediyorum ve özellikle gerek parti içindeki dengeler konusunda dik duruşundan, gerekse birebir kendi ağzından dinlediğim gazeteci, asker ve polis arkadaşlarımın anlattıklarından hem etkilenmiş, hem de ülke adına gurur duymuş bir kişiyim. Öyle çok ülkede yaşanmayan olayların yaşandığı Türkiye'de Sayın Soylu, öyle güzel işler yaptı ve yapıyor ki, ne kadar övsek azdır. Ancak İçişleri Bakanı olarak, er ile er-komutan ile komutan olan, gittiği her bölükte sevinç gözyaşlarıyla uğurlanan, memlekette dokunduğu her insanda bir iz bırakan Sayın Soylu, sonuçta bir siyasetçi de... Siyaset de yapıyor. Ben dün akşamki "Bekaa" açıklamalarını, Kemal Kılıçdaroğlu başta olmak üzere Ankara ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanları hakkındaki söylediklerini, Sayın Soylu da dâhil kimse kusura bakmasın "siyasi söylem" olarak ve ihtiyatlı bir şekilde yaklaşmak istiyorum.

Türkiye'nin çok konuşulan "Bekaa" sorununa değinelim önce...

Bizim bir bekaa sorunumuz var mı? Elbette var. Ancak bu sorun yeni değil ki... Geçmişte 600 yıl dünyaya hükmetmiş Osmanlı'da da vardı. Hatta bekaa sorununu bugünkü kadar önemsemeyen Saray, Osmanlı'nın sonunun gelmesine seyirci kaldı. Bekaa sorununun en çok Mustafa Kemal Atatürk farkındaydı, o da bunu en iyi sistem değişikliğiyle bertaraf edilebileceğine inandı. Tekke ve zaviyeleri kapattı, hilafeti kaldırdı, Cumhuriyeti kurdu. Şimdi, eğri oturalım doğru konuşalım; şu an Meclis'te olan AK Parti başta olmak üzere 600 milletvekili, eğer hilafet kaldırılmasaydı ve Cumhuriyet kurulmasaydı, bugün bu olanaklara kavuşabilirler miydi? Kavuşamazlardı. Bugün orada olmalarının tek nedeni, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Cumhuriyeti kurmasıydı. Eğer Cumhuriyet kurtulmasaydı, Sayın Erdoğan da Sayın Soylu da Sayın Çelik de bugün belki ticarete atılmış bir tüccar olarak Saray'a girecek ancak ne Padişah ne de Halifen'nin ülkedeki işleyişine doğrudan katılma hakkı kazanamayacaktı. Ha, doğrudur ben de Cumhuriyet sayesinde böyle bir yazıyı yazabiliyorum. Belki 2019 yılındaki Padişah, benim bugün ülkeyi yöneten kişiler hakkında yaptığım eleştirilerin benzerini kabul etmeyecek, Beykoz kadısına "Tiz, kellesini vurun bu Ferdi'nin..." diye ferman verecekti. Bana da bir gazeteci olarak avantaj sağladı Cumhuriyet... Elin ülkesinde, konsoloslukta, beni 40 parçaya ayırıp, sonra da bavullarla 40 ülkeye taşıyıp toprağa gömmüyorlarsa, bu Cumhuriyet sayesindedir. Doğrudur...

Şimdi Sayın Soylu...

Mevcut muhalefetin yeterince eleştiri yapmıyor ve hatta yapamıyor olması, bazı gerçeklerin üzerini örtmeye yetmiyor. Bu Cumhuriyet hepimizin... Bu Cumhuriyetin bir kıymetini hepimiz bilmeliyiz. Şimdi, bu Cumhuriyetin başındaki kişi eğer sizden önce çıkıp da "Bu ülkenin Bekaa sorunu var, oyunuzu AK Parti'ye verin" derse, bu çok adaletli bir durum olmuyor. Bunu bir kabul edelim mi artık? Sayın Erdoğan'ın hem Cumhurbaşkanı hem İçişleri Bakanı hem Belediye Başkan Adayı hem Dışişleri Bakanı olması biraz görüntü anlamında estetik lezzetten uzakta duruyor. Gidip memleketin dört bir yanını dolaşın, her yaştan her memleketten, her görüşten insanımız bunu söylüyor. Doğrudur, belki AK Partili olanlar bu durumu alkışlıyor ancak onlar da bilerek ya da bilmeyerek, geleceklerine ihanet ediyorlar. Çünkü Cumhuriyet bir sistemdir. Sistem içerisinde ise herkesin bir rolü olmalıdır. Ancak kişiler de hep geçicidir. Biz sistemi Cumhuriyet üzerine kurduk, Atatürk üzerine kurmadık ki... Nedense Sayın Erdoğan başta olmak üzere AK Partililer bunu anlamamakta ısrar ediyor. Biz Atatürk'ü seviyor ve ona minnet duyuyoruz; o kadar... Kimse Atatürk aramıyor, onun halefi olmaya çalışmıyor. İsmet İnönü de bunu yapmadı, Bülent Ecevit de Deniz Baykal da... Ha, memlekette hep bir Padişah özlemi hep bir Atatürk özlemi vardı ama liderler hep bu ihtirasa ölçülü yaklaştı. Keşke bu dediklerimi hakkıyla uzun uzun anlatabilsem de sizler de hakkıyla anlayabilseniz.

Beykoz'a gelirsek...

Ben tüm partilerin listesini gördüm Sayın Soylu... CHP'sini de İyi Partisi'ni de Saadet Partisi'ni de... Vallahi de billahi de tallahi de hiçbirisi ama hiçbirisi Beykoz'u da memleketi de AK Parti'li Murat Aydın'ın listesinde yer alan isimlerden daha az sevmiyorlar. Hiçbirisi AK Parti'nin bence çok talihsiz olan Beykoz Belediye Meclisi Listesinde yer alan isimlerden daha az vatansever değiller. Yani kusura bakmayın ama özellikle bu konularda Saadet Partisi'ndeki listenin AK Parti'den eksiği yok, fazlası var. Hepsi genç, vatanını milletini seven çocuklar. Ne terörü? İçlerinde gazi olan, arkadaşını-akrabasını teröre kurban verenleri var. Yani bu bekaa konusu Meclis Üyeliğine kadar indiyse de emin olun Beykoz'da böyle bir sorun hiç yok. Bizim tüm partilerin listeleri, hep Beykozlulardan oluşuyor. Bizdeki tek yabancı Murat Aydın... Onu da Sayın Erdoğan, "Ben kefilim" diyerek gönderdi, ne kadar elestirsek de televizyonda açıkladı, 2 haftadır Beykoz'a taşınmış, artık o da Beykozlu oldu...

Bunlar siyasi söylemler Sayın Soylu... Ha, bu açıklamalarınız bizim gözümüzde sizin değerinizden zerre kadar azaltır mı? Hayır... Elbette hayır...

Sizin krediniz çok Sayın Soylu...

Ancak bilin ki, hiçbir kredi sonsuz değildir.
Editör: TE Bilisim