Çeyrek asırlık bir seçmen olarak genel ve yerel seçimler, erken seçimler, referandumlar derken ortalama 2-3 yılda bir seçim görmüş, yeterli demokrasi tecrübesine sahip bir vatandaş olarak giriyorum 31 Mart seçimlerine.

Yıllar içerisinde sağcı, solcu, muhafazakar, laik, şeriatçı, komünist birçok görüşte dostlar edindik. Fikrin ardına düşüp saatleri harcatan tartışmalar, kavgalar ortak payda da buluşmalar oldu. Yıllar önceki tahammülsüzlüklerimi hatırlıyorum bazen de, ne çekilmez biriymişim.

Benim dediğim doğrudur ilkesizliği varmış aslında. Şimdilerde gülerek izlediğim gibi.Ölümsüz varlıklarız ya !!! Tüm kavgalarımızı yıllarca sürdürüyoruz kendimizce.
Çözemediğimiz ise şu kısa ömrün acımasızlığı.
Dünya kendi etrafında saatte 1670 Km. hızla dönüyor.
Dünyanın güneş etrafındaki hızı saatte 108.000 km.
Bu hızların çok ötesini görmüş dönüşleri ise bazen siyasetçiler başarıyor.

Lütfen Yavaş ….!!! Bu Yavaş “Mansur” değil.

İstanbul aşığı olarak izliyorum Ankara’yı… Çekler, senetler , “masum işadamları” Tüm bunlar biraz da olsa gülümsetiyor.

Hele ki faturalarınızı okumaya gelecek olan terörist söylemleri ister istemez insanın aklına ülkenin emniyet güçleri istihbaratı ne iş yapıyor sorusunu getiriyor akla.

Mehmet Özhaseki söyleyince daha bir ilginç oluyor tabi ( kendisini medyadan tanıdığımız için ) Gökçek abimizin parsel parsel salvoları da cabası elbet.

Neyse Beykoz’dan Ankara’ya fazla bulaşmamak lazım koltuk gidiyor sonra da Allah'tan bizim koltuğu birileri lütfedip vermedi !!!

Gerçi dünya bile köy olmuşken kayıtsız da kalamıyor insan.

Google MAPle istediğiniz ülkeye gidip birkaç sokakta dolaşma şansı bile veriyor.

“Mark Zuckerberg” tarafından kurulan Facebook ve benzerlerinin varlığı bu koca kütleyi gerçekten de bir köye dönüştürdü.

En son bir manyağın katliamını izledik 16.000 Km. öteden. Bir de manifestosunu okuduk , bizler her ne kadar sadece bize yazılmış gibi üstümüze alınıp hele bi gelin kafanızı gözünüzü kırarız desek te “yaratık” 80 sayfa yazmış .

Tabii enteresan olan da “bizler” Osmanlıca kurslarına yeterli ilgiyi göstermeyip tarihi sadece Muhteşem yüzyıldan ya da kravatı kaymışlardan öğrenirken bu cani veya arkasındakilerin Miloş Obiliç’i bile unutmamış olmaları .

Tüm bunlar birikince bizim seçimde elbette “beka” sorununa dönüşüyor.

Eleştiri kültürünün son yıllarda hakikatten yok olmaya başladığını üzülerek izliyoruz.

Özelliklede iktidar erklerinin eleştiriye tahammülsüzlüklerini ise hayretle karşılıyor insan Plütokrasi yani varlıklı sınıfın egemenliğine dayalı toplumsal ve siyasal düzen Ülkemizin gerçekten büyük bir hastalığı. Farklı anlayışlara sahip olsalar da düzene olan adaptasyon çok geçmeden hızla ortaya çıkıyor ve birde bakıyorsunuz ki dün eleştirilenlerle aynı kaptan su içmeye aynı yolu izlemeye başlamışlar.

Basın ve ifade özgürlüğü, hukukun üstünlüğü, güçler ayrılığı ve şeffaflık gibi konular Türkiye’nin Demokrasi tarihinde yer alan en önemli km. taşları

Bu bağlamda 31 Mart 2019 a giderken seçmenin ne dediğine iyi bakmak lazım .

Bay Kemal’in , şu zatların , sözde iyilerin diyerek sokağın gözardı edilmesi en önemli sorunu oluşturuyor .
Sosyal medya da yer alan videoları birer kurgu gibi algılamıştım lakin; 70 yaşını geçmiş teyzelerin bir videosu var

Soru : Ak Parti yerel seçimlerde oy kaybeder mi ?
Cevap : “Eder … %70 eder , bundan da emin ol , göreceksin bu gara anan boşa konuşmaz , bi de var ya guzum ister beni ipe götürsün assın….” Diye devam ediyor…

Bir diğerinde ise Trabzonlu Asiye Kelleci Teyze konuşuyor... Çarşıbaşı Yavuz köyünden... Eleştiriyor ve şunu ekliyor “isterse beni de tehdit etsinler !!!” Ve yüzlercesi var . 70 yaşına gelmiş insanların fikir söylemeleri ardından ya söze başlarken ya da sonunda isterse assın isterse hapse atsın algısı gerçekten bir beka sorunudur.

Söylemlerdeki sertlik, yıllar önce ülkenin zencileri muamelesi görmüş kesimden geliyor olması , şucu bucu ayrıştırmaları her ne kadar liderlere yöneticilere vs de atfedilmiş olsa da sokak üzerine alınıyor .

Bir de buna kraldan fazla kralcıları eklemek gerekiyor ki en vahim tablo burası.

İnsan aklıyla alay edercesine yanlışa doğru deyip savunmak hepimize zarar vermekte ve biz bunu görememekteyiz.
Toplumsal travma boyutuna gelen garip bir paranoya oluştu , 50 tane doğruya alkış tutup bir tane yanlışı dile getiren adam için hemen yafta hazır olabiliyor ;

Dış güçlerin adamı , dinsiz ateist , ergenekoncu , fetocu , pkklı ,şarapçı vs vs vs …

Değil dostlar değil bu dolduruşa gelmeler lüzumsuz , eleştren kahvede çay ısmarladığın tavla oynadığın adam , iğne oyası yaptığın , kocanı çekiştirdiğin kahveyi içip fal baktığın bacın .

Unutmayalım ki cenazeler kalkarken istesen de istemesen de iyi bilirdik deyip tabuta omuz veriyoruz.

Olay yerele indiğinde bu sertleşme nasıl da vahim bir hal alıyor hep birlikte izliyoruz . Falancının adayı ithal öbürü beceremez diğeri küçük beriki uzun derken iş kahve içtiğimiz adamlarla kavgaya küfürleşmeye küslüğe gidiyor .

Beykoz 250.000 nüfusu ile tam bir Anadolu kasabası bakmayın siz yeni sitelere korunaklı villalara Yenimahalle’de biri yellenince, Riva’dan “nohut yemiş” bunlar diyebilirim.

Aynı tavanın balığıyız unutmayın. 1 Nisandan sonra Cenazemizde Murat Aydın, Coşkun Tosun, Bilgehan Murat Miniç ve Muharrem Kaşıtoğlu olacak. Elbette onları destekleyenlerle aynı safta yer alacağız musalla taşı önünde. Düğünlerimizde de takı takarlar elbet belki de halaya girecekler.

Son söz İstanbul’a seçimi kim kazanır bilmem ama İmamoğlu’nun Türk siyasi tarihinde Uzun süre yer alacağı aşikar, kimse Kılıçdaroğlu ya da Muharrem İnce ile kıyaslama yapmamalı Başka bir havası var sırrı sabrı galiba, söylemlerinde ki incelik uzun zamandır özlenen bir tabloydu belki de.

Düğünde cenazede bayramda sokakta bakkalda görüşmek üzere hoş kalın ….
Editör: TE Bilisim