Günlerdir ülke gündemini sarsan bir aile faciası ile karşı karşıyayız. "PALU AİLESİ"

Anormalliklerin normalleştirildiği, çocukların istismar edildiği, kadına şiddetin gözler önüne serildiği, işkencelerin  boy gösterdiği, usulsüz işlerin normalleştirildiği, toplumumuzdaki aile kavramını alt üst eden bir aile faciası ile karşı karşıyayız.

Hepimiz merak ediyoruz, hepimiz hayretler içerisinde izliyoruz. İnsanların bu kadar kötü nasıl olabileceğini düşünürken bir yeni bilgiyle daha çok sarsılıyoruz.

Psikolojik ve Psikiyatrik rahatsızlıkların tonlarca hurafeyle ört bas edilmeye çalışıldığı, eğitimsizliğin ne büyük eksiklik olduğunu bir kez daha Türk toplumunun yüzüne vuran acı bir gerçek var karşımızda!

İş işten geçtikten, kayıplar verildikten, çocukların travmalarının üstüne travmalar eklendikten sonra birilerinin cezaevine girmesinin masum insanları geri getirmediğini kabullenmeliyiz. Biz kapalı kapıların arkasında yaşamaya mahkum olmanın, uzman desteği almamanın, adaletin herkes için olduğunu, hak ve hukunun üstünlüğünü kabul etmediğimiz sürece daha çok PALU AİLESİ'yle karşılaşacağız.

-----

Böyle fazla kişi sayısının yer aldığı bir olayda hiç kimsenin "Bu adam normal değil" deme düşüncesini dile getirememiş, engel olmamış ve olayların bir kısmında el birliği etmiş insanlarının da din gibi konuların arkasına saklanmalarının, dini yozlaştırmaktan öteye gitmediği kabul etmek gerekir.

Dini ayaklar altına alarak, psikolojik rahatsızlığın üstünü büyüyle örten bir kitle psikoloji aslında sadece bu aile de değil, Türkiye'nin bir çok ilinde, köyünde, ovasında, yaylasında mevcut.

------

BÜYÜ PSİKOLOJİSİ

İnançlarımızın konusunda öyle değişik bir noktaya gelmiş olmaktayız ki; kendisine büyü yapılmadığını düşünmeyen az insan vardır. Deneyimlenen olumsuzlukları, karşılaşılan negatif durumları, başarısızlıklarımızı, imkanlarımızı kaybetmemizi, üzüntülerimizi, kıskançlıkları, hayatın gerçeklerini, ani değişen olaylar zincirine bakarak "Hayatın olağan akışına ters, bu işte kesin bir göz var" gibi bir baş etme yöntemine sığınmayı seçiyoruz.

Bir türlü Stresle Baş Etme Yöntemlerini bilimsel çalışmalardan okumak veya öğrenmek istemiyoruz. Stresle baş etmeyi öğrenmek yerine büyüler, fallar, muskalar, hocaların ardına takılıyoruz. Toplum olarak bir bağımlılık geliştirmişiz. Kabul edelim ki; eğitimlisi de, eğitimsizi de hayatında bir noktada bu konuları sorguluyor.

İnanın insanların böylesine sığınma arayışında olduğu konuları sömürmekte üstüne olmayan da bir azınlık mevcut. Her mahallenin hocası, her şehrin tanınmış büyücüsü ve falcılarıyla meşhur kafelerinden geçilmeyen bir ekonomi zinciri dönüyor. Bunun yanı sıra; bugün karşımıza çıkan olguda da benzer bir durum var. Dinini, insanlar üzerinde sömürü ve egemenlik aracı olarak kullanan, taşıdığı semptomlara rağmen kendisini aklamaya çalışan bir adamla karşılaşıyoruz. Kötü olan bu adamın çevresinde onun durumunun vahametini, ulvi bir güce yoran eğitimsiz, okumayan, gelişmeyen, insan haklarını yok sayan, kendine de saygısı olmayan aileler zinciri.

 
Editör: TE Bilisim