Küçük insanlar kişileri, normal insanlar olayları, büyük insanlar fikirleri konuşur. Diğer bir deyişle normal insanlar geçmişi konuşurken, ufku açık insanlar geleceği planlamakla meşgul olurlar. Toplum bu adsız kahramanlar sayesinde ayakta kalmasına rağmen alkışlananlar hep başkaları olmuştur. Çünkü topluma yön veren aksakallılar ve duayenlerin şahsi çıkar beklentileri ve takdir edilmek gibi bir dertleri olmaz. Sistemi ayakta tutan, toplumsal değerlere saygılı ve kendisine bir görev verilmeden sorumluluk bilinci taşıyan hemen her mahallede ve bölgede bulunan bu kişiler toplumun sigortası olduklarının farkında bile olmadığına çokça şahit olmuşuzdur.

Ancak son zamanlarda bu tür kişiler sayısal olarak eksilmekte ve fonksiyonları azalmaktadır. Bunun en büyük sebebi hayat şartlarının meydana getirdiği maddi zorluklar, gelenekçi yapının yerini teknolojik kazanımlara dayalı bireyci anlayış ve yalnızlaşma olarak söylemek mümkündür. Bu sebepledir ki artık sistemleşme ve sistem organizasyonları önem arz etmektedir. İnsanın sisteme mağlup olduğu bugünkü sistemler iyi yönetilmediği zaman da mutsuzluklar zinciri ardı ardına sıralamamakta zor günlerle hayatı yaşanmaz hale getirmektedir.

Yediden yetmişe sanal alem içinde kaybolan, sohbet ve komşuluk ilişkilerinin tükenmekte olduğu toplum yapının, modern ve teknolojik kültür oluşturmak bakımından bir çoğu tarafından kazanç gibi görünse de, geleneğin müspet yönlerini törpülemesi bakımından felakete doğru gittiğini de görmezden gelemeyiz. Sistemi yönetenler bu durumları göz ardı ettiği sürece kendileri için avantajlı görünen bu sistemin, geleceği yok etmesinin önüne geçmenin mümkün olamayacağını da hesaplamaları gerekir. Demokrasi rahmetli Ayhan Songar’ın deyimiyle en iyi ikinci rejimdir. Demokrasi her türlü gücü elinde bulunduranların, azınlıkta olanları da yok saymaması onlarında hakkının korunması ve ötelenmemesi olarak tanımlanabilir. Aksi halde anti demokrat ve tek adamlığa doğru yol almak menfi gelişmelere de çığır açmaktır. İNSAN yaradılışı sebebiyle sınırsız ihtiyaçlarına karşılık, ihtiraslarını sınırlayamazsa bir süre sonra canavarlaşır. Egoizm bir tür canavarlaşma olarak, frenlenmediği süre de zulüm olarak uygulamada yerini alır. Bu sebeple yüce dinimiz toplumsal ve içtimai hayatı insanlığa önermekte yalnızlaşmaya karşı çıkmaktadır. Din sadece ibadet olarak toplumda rağbet görerek içtimai hayattan soyutlanırsa, ahlak kaidelerinin uygulama alanı kalmamışsa din olmaktan çıkmıştır. Bu sebepledir ki yüce Peygamberimiz “ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” demektedir.

Netice olarak kişilere bağlı sistem olmaz ancak sisteme bağlı kişiler vardır. Eğer toplum sistem yerine kişiyi öncelikli olarak benimsiyorsa hem kendini hemde kişiyi yozlaştırmakta olduğunun farkına varmadığı sürece huzur kalmayacaktır. Bu günkü dünya sistemler mücadelesi olarak kendini göstermede ve en iyi sistemi kuranların geleceği bu günden yaşamaya başladığını söyleyebiliriz.
Editör: TE Bilisim