Beykoz'da yaşayıp, burada gazetecilik mesleğini icra ederken, aslında ülke genelinin de küçük bir yansımasını görebiliyoruz burada... Şimdi siz Yücel Çelikbilek için yazdığımız yazılarda, bize küfreden insanların Kayseri'de Diyarbakır'da Edirne'de bu kez farklı bir yönetici için aynı nobranlığı göstermediğini mi sanıyorsunuz? Doğruyu söylediği ya da doğruyu yaptığı için 9 köyden kovulmanın yalnızca Beykoz'a özgü olduğunu mu düşünüyorsunuz? Neyse ki Beykoz'da 45 köy var da en azından uzun süredir yazı yazabiliyoruz. Ya burada Zeytinburnu gibi 11 köy olsa ne yapacaktık? Muhtemelen başka diyarlara göç edecektik.

Şimdi girişte hemen söyleyeyim: Bizim yani ayrımsız hepimizin yaptığı bir yanlış var: Aynı dili konuştuğumuzu sanmak... Biz bu noktada yanılıyoruz. Okuyanımız da yanılıyor okumayanımız da... Kürt de yanılıyor Türk de... Ermeni de yanılıyor, Boşnak da... Kadın da yanılıyor erkek de... Biz, azıcık kendimizden bir parça gördüğümüzde, hemen karşımızdakini 'Can' belliyoruz. Yanılıyoruz.

Kıymetli okurlarım:

Her Atatürk diyen Atatürkçü değildir... Her Allah diyen dindar değildir... Her Kürt'üm diyen Türk'üm diyen milliyetçi değildir. Yani piyano tuşuna basmayı bilen herkes Piyanist Say'ılmaz. Bizim en büyük yanılgımız buradadır.

Sevgili Fazıl Say, geçmişte 'ateist' kimliğini öne çıkararak bazı açıklamalar yaptı, yorumlarda bulundu. Bilirsiniz, bizim Gezi eylemlerimizde de yine bizimle birlikteydi. Bu Gezi olayında da bir parantez açmakta yarar var: Bizim beklentimiz öyle Hükümetin düşmesi, hedefimiz Erdoğan falan değildi. Ben onlarca yazı yazdım o dönemde: Bizim tek beklentimiz toplumsal barıştı. Ben şahsen yakın çevreme de söyledim: "Göreceksiniz, Erdoğan gelecek, bağdaş kurup gençlerin arasına oturacak ve onlara soracak: Ne istiyorsunuz gençler, derdiniz nedir, diyecek" dedim. Beklentimiz buydu çünkü... Kasımpaşa çocuğu Recep Tayyip Erdoğan'a bu yaraşırdı. Bazen siyasetten uzaklaşıp, toplumsal barış için eli taşın altına koymak gerekir. Siyasi yaşamı boyunca bunca risk almış bir Erdoğan, bunu neden yapmasındı? Ama olmadı. Gezi, zamanla amacından saptı ve işi başkalarına kaldı. Biz birbirimize bedava yemek-sigara dağıtırken, birileri Gezi'yle meşhur oldu; yağmalayıp kişisel çıkar sağladı. Bizim amacımız su altında kaldı. Tek elde kalan, Beşiktaş, Fener ve Galatasaraylıların kolkola gezmesi ve dindarların da dindar olmayan ve hatta Müslüman bile olmayan kişilerin korumasında namaz kılmasıydı. Bir tek bunu başarabildik. Ha, bir de "Biz AKP'siz dine, HDP'siz Kürt'e ve CHP'siz de Atatürk'e sahip çıkarız: Biz Halkız" sloganıydı. En azından bunu ülkeye duyurabildik.

İşte o dönemlerde Fazıl Say, tam da Kabataş -sözde- saldırılarının gölgesinde bazı açıklamalar yaptı. Yine bir linç kültürü ortaya çıktı ve özellikle o dönem muhafazakâr basın tarafından hedef gösterildi. Bu sırada ise bazı Ateistler, Agnostikler ve Deistler, Fazıl Say'a destek verdi ve "Bizi de Fazıl say" şeklinde bir deyiş türedi. Peki, o dönemde benim düşüncem neydi?

O dönemde bile ihtiyatla yaklaştım ben bu desteğe... Hatta muhafazakâr kesimin 'linç' girişimini bile "geçici bir durum" olarak gördüm. Çünkü Beykoz'dan biliyordum bu işlerin perde arkasının farklı olduğunu...

Beykoz'da kiliseler var. Ekümenik Patrik Bartholomeos, Göksu'daki Kilise'ye gelip ayin yaptığında, Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek'i sadece ben takip ettim gazeteci olarak. Yücel Çelikbilek, ilçede bazılarının asla anlayamayacağı kadar neden 'Yüce'dir bilir misiniz? Çünkü Çelikbilek, hem kulun takdirine mihnetmeden 5 vakit namazını kılar, hem de Müslüman olmayan kişilere karşı da İslamiyet'in ve dolayısıyla da Allah'ın emrettiği gibi hoşgörüyle yaklaşır. E, şimdi bugün tekrar seçilmeyeceğini öğrenince yanından usulca uzaklaşan insanlar, gidip Murat Aydın ile randevu alma peşinde koşanlar nasıl Müslümanlardır? Bir tanım yapalım mı? İslamiyet, yalan söylememek, adaletli olmak ise bugün Yücel Çelikbilek'e karşı yapılanlara 'lâl' olmak, hangi Müslümanlıkla açıklanabilir?

Sonuçta şu söylenebilir: Ne Yücel Çelikbilek'in dün yanından ayrılmayan ve omuz omuza onunla birlikte secdeye varan, bugünse cemaati terkedip "Valla benim babam da Giresunluları çok severdi, gençliğim Zeytinburnu sahilinde geçti" diyen Yücel Başkanla aynı dili konuşan Müslümandır; ne de dün "Bizi de Fazıl say" diyen bugün ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile sahnede bir araya geldiğini görünce Fazıl Say gibi bir değere hakaret etmekten çekinmeyen kişi onunla aynı dili konuşan Ateisttir.

At izi it izine karışmadan, memleketimin insanına duyurulur.
Editör: TE Bilisim