Yıllardır bir çok araştırmaya konu olan “Marmara  kirli mi, balığı yenilir mi, suyuna girilir mi?" konularını konuştuk bir çok Beykozku balıkçıyla...













Öncelikle Marmara denizinin oşinografik yapısını inceleyen uzmanların görüşlerinden bahsetmek istiyorum.


Marmara denizi geniş bir koridor ve gün geçtikçe atıklar bu koridoru tıkamakta, atıklardan oluşan zehirli gazlar denizde yaşayan bir çok canlıya zarar veriyor, olması gereken oksijen değeri çok düşük olduğu için artık Orkinos Yok, Lüfer yok...


Ticarî değeri çok yüksek olan bu balıklar bahsettiğimiz bu kirli koridora artık giremiyorlar. Uzmanlar en çok da şunu vurguluyorlar “midye yiyeceğinize pil yiyin” işte durum bu kadar vahim...


Marmara denizi ve denizden ekmeğini çıkarmaya çalışan balıkçılar için durum gün geçtikçe kötüye gidiyor. Bu durumu civar köylerde balıkçılık ile uğraşan kişilerle konuştuk, bakın neler anlattılar.


Babadan oğula geçen bu meslekte ne güzel anılar biriktirmiş, ne kadar yıpranmış ve ne kadar sıkı tutunmuşlar Marmaraya...



Salih amca nasıl başladın balıkçılığa?


Bizde başka alternatif yoktu o zamanlar, babamın  gırgır motoru vardı, ben ilkokulu bitirdikten sonra piyade kayıkları ile başladım balığa çıkmaya. 1950 li yıllardan bu yana balıklarla haşır neşirim, anlayacağın bizde bir nevi imparatorluktur balıkçılık babadan oğula geçen.


Balıkçılığın bir püf noktası var mı sence ?


Balıkçı adam uykuyu sevmeyecek, tembel olmayacak, reisin ne diyorsa onu yapacaksın. Balıkçılıkta büyük sözü dinlemek çok önemlidir.


Eskiden Marmara sularında Kalkan Balığı çıkardı sence neden artık çıkmıyor?


Deniz o kadar  kirli ki balıklar bildikleri yoldan geçip te Marmara ya ulaşamıyor. Gereksiz ve yasal olmayan avcılık çok yaygın, trol çeken balıkçılar var, cezalar caydırıcı olmadığı için önlemi alınamıyor.


Beykoz'da en çok hangi balıklar çıkıyor ?


Beykoz'da Eylül ayından itibaren hemen hemen her balık olur. Karadenizden gelen tüm balıklar Beykoz koyunda av verir. Palamut, lüfer, çinekop, istavrit az da olsa hamsi zaman zaman tekir ve kalkan da çıkar Beykoz'da.


Dalyan lar yazın balığın havyar zamanında torik balığını avladıkları için o sene palamut a olumsuz etki yapar bu avlanma.


Balıkçılık hayatınız boyunca unutamadığınız bir anı var mı?


Ben bir keresinde bir molada 225 bin lüfer aldım, belki de tek seferde bu kadar balık alan kimse olmamıştır, tayfalar bayram etti, bizler de tabi , o sıra kimsenin gözüne iş gelmiyor, herkes kazandığının peşinde, alacağı payı düşünüyor.


Bir defasında da Marmara Denizinde, bir molada 2 bin çift torik aldım. Tabi insan bunları unutamıyor, şimdi böyle sorduklarında o günleri tekrar yaşıyor gibi oluyorum...


Balıkçılığın bir kursu var mı?


Balıkçılık babadan oğula geçen bir meslektir, kursu yok. Gırgır motorlarında 20şer tayfadan oluşur. Reislerinin öğrencileri olduklarını düşünürseniz her şeyi yaşayarak öğreniyorlar zaten. Kursa gitseler bu kadar çok şey ögrenemezler, hayatta bazı şeyler de ne kadar tecrüben varsa o kadar iyi iş çıkarırsın.


Balıkçılara söylemek istediğiniz bir şeyler var mı bizim aracılığımızla ?


Denizlerimizi hunharca kullanmayın, herkes arkasından gelen nesli çocuğunu torununu düşünerek hareket etsin. Bu kadar önemli bir gıda kaynağı bu şekilde tüketilmemeli, insanlar deniz kirli diye balık yemeğe korkar oldular. Balık demek sağlık demek. Balıkçılığı yabana atmayın, balıkçılığı gerçek balıkçılardan öğrenin.  (35 yıllık balıkçı reisi  SALİH BAYRAKTAR )


Bu güzel sohbet için yıllanmış reise teşekkür ederek balıkçı motorundan ayrılırken,o gün ağlara vuran taze palamutlardan payımıza düşeni de almayı unutmadık tabi ki...


Bizlere her türlü nimeti en cömert haliyla sunan,izlemeye doyamadığımız, dostlarımızla çay sohbetlerimize tat katan, onun yanında kahveye eş bile aramadığımız, rengine sevdalandığımız....


Güzel nesiller geliyor,bilinçli, akıllı, vicdanlı. Çok ümitliyiz hak ettiğin değeri göreceksin


HAYDİ  RASTGELE....


Haber: Esma Kalafat















Editör: TE Bilisim