Baharın kendini göstermesiyle Beykoz’da çiçek açan erguvan ağaçları, görsel şölen yaşatıyor.

İstanbul Boğazı’nın etrafında yer alan erguvan ağaçları baharın gelmesiyle birlikte çiçek açmaya başladı. Beykoz sahillerinde İstanbul Boğazı’nı rengarenk bir havaya bürüyen erguvan ağaçları vatandaşları da doğaya çekiyor. Havaların ısınmasıyla erguvan ağaçlarının altında serinleyen, yürüyüş yapan, balık tutan vatandaşların sayısı da giderek artıyor. Beykoz’da çiçek açan erguvan ağaçları ve vatandaşların doğa keyfi havadan görüntülendi. Görüntülerde İstanbul Boğazı ile erguvanlar seyrine doyum olmayan bir manzara oluşturdu.

‘Ben her bahar Âşık olurum’

İstanbul’da şimdi erguvan vakti... Büyüleyici rengiyle seyrine doyum olmayan bir tablo gibidir erguvanlar. Bu eşsiz çiçekler hem baharı müjdeler hem de İstanbul Boğazı’nın iki yakasını bir mücevher gibi süsler. Hem göze hem duygulara hitap eden erguvanların hikâyesinde sevda da vardır hüzün de...

Bu topraklarda doğmadı erguvan... Anavatanı olarak Güney Avrupa ve Batı Asya bilinir... Ama İstanbul’u vatan bilmiştir, özellikle Boğaziçi’ni... Avrupa ile Asya’yı birbirine bağlayan Boğaz’ı çok sevmiştir... İstanbul’un çiçeği laleyse, Boğaz’ın sembolü erguvandır... Bebek’ten Beykoz’a kadar mavi suların en güzel mücevheridir erguvanlar. O kadar yakışmıştır ki bu benzersiz coğrafyaya, iki yakanın bakılmaya doyulmayan güzeli olmuştur... Üstelik müdanası yoktur kimseye, kendiliğinden yetişir...

O bir ‘Çalıkuşu’

“Çalı görünümünde bir ağaççık” diye tarif etmiş sözlükler onu ama o olsa olsa bir “Çalıkuşu”dur, öylesine iyi gelir ruha... Nisan sonundan mayıs ortalarına kadar çiçekleriyle İstanbul Boğazı’nın iki yanını biraz mora, biraz pembeye, biraz eflatuna boyar... Yok, haksızlık etmemek lazım, düpedüz erguvan rengidir bu... Ama ömrü kısadır... Bilemedin bir aydır. Sonra seneye kadar inzivaya çekilir.

Hayat doludur

Nisan gelip de Boğaz erguvanlarla boyanınca içimizde de güneş açar. Işık ağacıdır o... Baharın müjdecisidir, kışın kasvetli günlerini geride bıraktığımızın habercisidir... Kadim bir bitkidir aynı zamanda... Batılılar “Yahuda’nın ağacı” der ona... Efsaneye göre, Hazreti İsa’nın 12 havarisinden birisi olan Yahuda, İsa’ya ihanet eder ve yerini Romalılara söyleyerek yakalanıp çarmıha gerilmesine neden olur. Ancak yaptığına pişman olup, vicdan azabıyla kendini bir erguvan ağacına asar. Ağacın daha önce beyaz olan çiçekleri de utançtan kızarıp erguvan rengini alır.

Eski bir İstanbul hanımefendisi

Eğer dili olsaydı erguvanların, İstanbul’un nereden nereye geldiğini en etkileyici şekilde anlatabilirdi bize... Boğaz’ın eşsiz manzarasında, yalıların arka fonunu oluşturan yamaçlarda, köşklerin arasında kısa bir süreliğine açan çiçeklerinin büyüleyici rengini dile getirebilirdi... Ama şimdi betonlar arasında kalmaktan dolayı hüzünlü olduğunu da belki söylerdi, “Beni betonların arasında boynu bükük bıraktınız” derdi... Belki de geçmişe özlem duyan ama kederini içine gömen eski bir İstanbul hanımefendisi gibi sadece susardı, yaşadıkça çiçek açması gerektiğini bilen bir ağırbaşlılıkla kelimelere yaslanmazdı.

Osmanlı’da erguvan şenliği

Erguvanın Osmanlı’da da saygın bir yeri vardı. Bursa’nın da simgesiydi bu çiçek. Osmanlı Sultanı Yıldırım Beyazıt’ın damadı, Anadolu erenlerinden Emir Sultan (Emir Buhari), her yıl erguvanların açtığı mevsimde Bursa’da müritleriyle buluşurdu. Bu buluşma nedeniyle erguvan şenlikleri düzenlenirdi. Şenliklerin şehrin ekonomisine olumlu etkileri görülünce 19. yüzyıla kadar gelenek olarak sürdürüldü.

Editör: TE Bilisim