31 Mart 2019 Yerel Seçimleri’nin yaklaşmasıyla birlikte, Beykoz Belediye Başkan Adaylığı'na ismi geçen Ahmet Erkurtoğlu'nu Beykoz Gündem Gazetesi olarak ziyaret ettik.

Siyasi partilerin aday kriterlerinde; “Kirlenmemiş, mütevazı, angaje olmayan ve güler yüzlü” olması haricinde “Mimar” olarak belirlemesinden sonra Beykoz Belediye Başkan Adaylığına ünlü Mimar Ahmet Erkurtoğlu‘nun da ismi geçmişti.



Kadıköy’de yerel bir gazetede çıkan habere göre; “Ahmet Erkurtoğlu’nun Kadıköy halkı tarafından istenildiği, yaptığı mimari projeler ile Kadıköy’de ölen yaşam kültürünü, tekrar hayata döndürebilecek aday olacağı konuşuluyor.”

Kadıköy ve Beykoz'un paylaşamadığı Mimar Ahmet Erkurtoğlu'nu bakalım aday gösterecekler mi ve de Erkurtoğlu aday olacak mı?

Erkurtoğlu, Beykoz Gündem İmtiyaz Sahibi Yılmaz Gökgöz'ü ofisinde ağırladı.

Sohbet havasında geçen röportajda Mimar Ahmet Erkutoğlu'nu Beykozlular tanımak istedi. Samimi bir ortamda gerçekleşen röportajımızda, Erkurtoğlu tüm sorulara samimiyetiyle cevap verdi.



Erkurtoğlu kimdir ? 

1959 yılında İnebolu’da doğdum ilk, orta, lise eğitimimi İnebolu’da tamamladım. İnebolu'da Turizm ve ticaretle uğraştık. Ailemizin turistik tesisleri vardı. Bizler hep ticaretle uğraştık ama hep hayalim mimarlıktı. İlk iki sene üniversiteyi kazanamadım. Daha sonra azmettim 1979 yılında Trakya üniversitesi mimarlık fakültesine birincilikle girdim, hatta o dönem tıp bölümüne gitme imkânım olmasına rağmen, ben hayalimin peşinden gittim, yani mimarlık bölümünü tercih ettim.

Ablam ve eniştem Sinop'ta resmi görevliydi. Okul tatillerinde Sinop'a giderdim, sahilde bir otel vardı, tek katlı dükkânlar vardı, çizim masaları ve akrobat lambaları vardı ve bunlara bakarken hep mimar olmayı istemiştim.

Rahmetli babamı, 10 yaşında kaybettim. 7-8 yaşındayken babam çarşı içinde bir bina satın almıştı, burayı yıkacaktı. Bende kâğıtların üzerine bir şeyler çizerek; şuraya merdiven, şuraya kapı yapalım demiştim. Hayalim o yaşlardayken de mimarlıktı. Allah'a şükür mimarlığa birincilikle girdim ama en son mezun olanda bendim. Okurken bir yandan da ticaretle uğraştığımız için derslerden biraz uzak kalıyorduk.

1983 yılında Enka'ya girecektim ama, tek bir dersim kaldığı için girememiştim. O dönemde Kadıköy’ün en iyi mimarı İnebolu'lu hemşehrim, üstadım Atay Ali Yazıcıoğlu’nun ofisinde 1983 yılının Nisan Ayı'ndan itibaren çalışmaya başladım. Atay abinin yanında, 8 sene çalıştıktan sonra 1991 yılında AE Mimarlığı kurdum. 1991'den bu yana benim işim sadece projecilik oldu.2009 yılında Kültür Bakanlığı tarafından İstanbul II Nolu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’na kurul üyesi olarak atandım. Koruma kurul sayısı 6’ ya çıkarıldığında VI Nolu Kurula atandım.2008-2009 yılları arasında Beykoz, Üsküdar ve Şile’den sorumlu olan kurulda başkan yardımcılığı ve vekâleten başkanlık yaptım. Sümerbank Deri Kundura fabrikasının röleve projelerinde de imzam bulunmaktadır. Beykoz’un sorunlarını da iyi bilmekteyim.



"Başarının üç altın sırrı var: Çalışkanlık, dürüstlük, şans!"

95 yılında Çanakkale Seramik’in sahibi rahmetli İbrahim Bodur amca ile Kozyatağı’ndaki arsasına yapacağı proje sayesinde tanıştık. İbrahim amcanın yeri bende ayrıdır. Uzun süren çalışmalarımızın sonunda yaptığım projeleri beğendi ve bana sohbetimizde sana başarının üç altın anahtarını vereceğim dedi. "Bir; çalışacaksın ve 24 saat sana yetmeyecek, iki; dürüst olacaksın ama şartlar ne olursa olsun dürüst olacaksın dedi, üç; şansın olacak dedi. Sen dürüst ve çalışkan oldukça, şansın yanında olacaktır" dedi. Benim için bulunmaz bir insandı. Onun söylediği bu anahtarlar hayat felsefemiz oldu. Allah gani gani rahmet eylesin.

"AE: kızlarımın isimlerinin baş harfi"

AE Mimarlığa baktığımız zaman "Ahmet Erkurtoğlu" diye bilinir. Oysa ki ben geleceği düşünerek kızlarımın ismi "Alize, Ezgi" koydum. Büyük kızım Alize’yi mimar yaptım, küçük kızım Ezgi’yi mimar yapamadım o, Bilgi Üniversitesinde ekonomi işletme bölümünü bitirdi. Sonra İtalya'da moda eğitimi alarak moda üzerine bir marka yarattı. AE logosunun bir amacı da; kızlarımı mimar yapmaktı.

"Benim için ticaret, 'para değil, insandır' "

Benim için ticaret, 'para değil, insandır' birinci amacım para kazanmak değil projeler yapmak ve insan kazanmaktır. Şirketimde 10 senedir çalışan Fatih Küpoğlu çalışmalarıyla kendini fark ettirdi ve onu AE Mimarlık’a ortak ettim, çünkü pastayı paylaştıkça büyütürsün. Birçok eş, dost, arkadaş, gelir benden her türlü yardım ister ve bende elimden geleni yaparım. Ne ekerseniz, onu biçersiniz.

Siyasetime gelince; ben Atatürkçüyüm, milliyetçiyim, vatanseverim, elimden geldiği kadar vatanıma milletime faydalı olmak için çalışmışımdır. Bizim ofiste bir kural vardır. Bir vatandaşımız herhangi bir ilde hayır için bir proje yapacak ise biz mimarisini bilabedel yaparız, statik ve tesisat projelerini de çalıştığımız ofislere bilabedel yaptırırız, o hayır işinde bizimde katkımız olsun isteriz. Memleketim Kastamonu’da ve ilçelerinde Trabzon Hayrat, Kars Kağızman, Balıkesir Gönen ve Diyarbakır’da hayırseverlerin yaptığı projelerin yanında en son yarışmayla aldığımız yeni Darülaceze Huzur Şehri projesini de bilabedel yaparak ülkemize hediye ettik.



Beykoz'da yatay dönüşüm ile Beykozluyu mutlu edemezsiniz!

Beykoz, boğazın kenarında ön görünüm, arkası sit, arkası orman, burada planın çok hassas yapılması gerekmektedir. Yoğunlaşmanın çok olduğu yerlerde yatay kent nasıl yapacaksınız. "Akbaba, Dereseki, Alibahadır, Kılıçlı vs.." bu gibi yerlerde yatay kent yapabilirsin ama örneğin; Beykoz Merkez'de 500 m2'lik alanda 10 tane daire varsa, yatay kent ile bunu çözemeyiz. 5 dairesi olan vatandaşa 2 daire verirsen eğer kentsel dönüşümü çözemezsin. Bu yüzden dolayı öncelikle mülkiyet analizi yapılması gerekiyor. Mülkiyet analizi yapıldıktan sonra kentsel dönüşüme gidilir.

Beykoz'un bir mahallesinde kentsel dönüşüm yapılacaksa eğer orada bir kent meydanı da yapılması gerekir. Ama burada 3 katlı, 5 katlı diye sınır getiremezsiniz. Orada mülkiyet analizi size ne veriyorsa ona göre plan yapmamız gerekiyor. İstanbul gerçeğinde yatay kent olmaz. Yatay kent nerede olur; Riva, Alibahadır ve civar köylerinde yatay kent yapılabilir. Beykoz'da mücavir alanlarda vatandaşın bir binası varsa, çocuğu olduğu zaman 1 kat daha üstüne çıkılıyor. Şimdi o vatandaşa "sana bir daire vereceğiz" diyemezsin, o vatandaş orada dönüşüm yapılsın istemez.

Kentsel dönüşümün amacı öncelikle mülkiyet sahiplerini rızası ve memnuniyetiyle olmalı sonra şuanda yapıldığı gibi kente yük veren kenti katleden gibi değil kentte yükü azaltan ve yaşamı kaliteleştiren şekilde olmalı.



"Tüm suç Fatih Sultan Mehmet'in"

Kahramankazan Belediyesi'ne bir proje hazırladık. Halka sunuldu ve projeye övgü aldık, projeyi, bakanlığa gönderdik 10 katı geçemezsiniz dediler, şimdi ki bakan ise 7 kata düşürdü, böyle bir kentsel dönüşüm olamaz. Bu proje beton yığını olacak, yanlış kentsel dönüşüme halen devam ediliyor. Sayın Cumhurbaşkanımız dedi ki; "Biz İstanbul'a ihanet ettik", peşinden Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sn. Özhaseki; "Bu bir siyasi parti döneminde oldu, topu CHP'ye attı", peşinden de bir belediyenin meclis üyesi de ; "Adnan Menderes döneminde başladı" dedi. Bende diyorum ki; "Tüm suç Fatih Sultan Mehmet'in, eğer İstanbul'u almamış olsaydı kimse suçlu olmazdı." İstanbul bir Paris, bir Viyana, bir Prag vb. olarak kalırdı.

"Beykoz'a bir kimlik kazandırmak lazım"

Beykoz’un maalesef bir kimliği yok eskiden Sümerbank kundura fabrikası, Tekel rakı fabrikası, Paşabahçe Cam fabrikası varken bir işçi ilçesi kimliği vardı, bunlar özelleştirilince kimliği kalmadı, bence Beykoz İstanbul’un sahili en uzun olan ilçesi olmasından dolayı turizm ilçesi olmalı, yalnız İstanbul’un ve Türkiye’nin değil dünyanın turizm merkezi haline getirilmesi hedeflenmeli ve çeşitli amaçlarla özelleştirmeden bu kamu binaları atıl halde durmaktan ve de film platosu olarak kullandırılmaktan kurtarılarak turizm amaçlı olarak kente kazandırılmalı kısacası Beykoz'a bir kimlik kazandırmamız lazım. Beykoz'un bir turizm merkezi haline gelmesi gerekiyor. Avrupa'ya gittiğiniz zaman en ufak bir tarihi, dini bir alana gittiğinde bundan para kazanıyor. Beykoz’umuz da HZ. Yuşa Türbesi var ama belki İstanbul'u geçtim, Beykoz'daki birçok insan dahi buraya çıkmamıştır eminim.

Beykoz'u turizme kazandıracaksak ise, yabancı turistlerin gelmesini sağlamamız için sahil şeridindeki kafelerin ve restoranların çoğaltılması ve güzelleştirilmesi gerekiyor. Böyle doğa harikası ve en uzun sahil şeridi olan bir yerin böyle atıl halde kalmasını inanın Beykozlular hak etmiyor.



AVM, Beykoz'un esnafını iflas ettirir!

Beykoz'da AVM yapılsın mı, evet yapılsın ama Beykoz'un ucra köşesine yapılması gerekiyor. Baktığımız zaman AVM'nin olduğu yerlerde trafikten geçilmiyor. Küçük esnafımızın ayakta kalması için şehir merkezinde AVM'ye karşıyım. Öğümce Köyü olur, Kılıçlı Köyü olur veya merkeze uzak başka bir yerde yapılmasına karşı değilim.

Avrupa’nın hiçbir şehrinde şehir merkezinde AVM yoktur, varsa da şehir dışındadır, sadece şehir merkezindeki eski yapılan restore edilerek, minik AVM haline getirilmiştir. Paris de La Fayette, Milano’ daki La Rinascente ve Nişantaşı’ndaki City’s gibi mesala.

Bugün E5 arkasından giriş ve çıkış verilen AVM rezaletini görüyoruz, sabah 8:00 akşam 20:00 trafik sürekli felç, maalesef bunlar çok yanlış uygulamalar.



"Riva'daki TFF tesisini ben yapacaktım ama..."

Riva'da yıllar önce, Haluk Ulusoy TFF Başkanıyken, bir proje teklifi geldi bana. Dört milli takımın aynı anda kamp yapacağı bir tesisin projesini yaptım. Avrupa Kupıası'nda Hırvatistan'ı yendiğimiz maçlardan önce Riva'ya gittim. Fatih Terim'in de projeyi görmesini istediler. Fatih Terim bize 5 dakika teşekkür etti. Hocam ellerinize sağlık, ben dünya da İtalya'da, Brezilya'da ve birçok ülkede tesisleri gördüm, hepsine 10 basar ve FİFA bu tesisle bize ödül verir dedi. O dönem sponsor olan Turkcell'de aynısını söyledi. O dönemTFF yönetimindeki beylerden biri, bir iç mimar arkadaşla bizi iç dekarasyon için bir araya getirdi, biz bu arkadaşa projemizden bahsettik ve kendisine iç mimarisini bu arkadaş yapacak diye projemizi verdik. Bu arkadaşta 1 hafta sonra projemizi kullanarak, bizi devre dışı bıraktı ve projeyi kendisi aldı gördüğünüz gibi bir proje çıktı ortaya. Bizim projemiz ile yakından alakası yok.

"Riva'da Polis Dinlenme Tesisi yapımına yardımcı olacağım"

İstanbul Polis Hizmetlerini Destekleme ve Güçlendirme Derneği'nin Başkan Yardımcısıyım. İl Emniyet Müdürümüz Sn. Dr. Mustafa Çalışkan bey, bize Riva’da yapılacak Polis Hizmet ve Dinlenme Tesisleri inşaatı için yardımcı olmamızı rica etti ve bizde hiç bir bedel talep etmeden yardımcı olacağız.



"Beykoz'a gelirsem siyaset yapmaya değil, hizmet etmeye gelirim"

Eğer ki bir davet gelirse bana bunu değerlendireceğim. Bu göreve siyasi bir amaç için  değil hizmet için gelirim. 35 yıllık mesleki bilgi ve tecrübemi halkımızın lehine değerlendirebilmek için ve kesinlikle başarılı olsam da olmasam da bir dönem için gelirim. Beykoz'da Kastamonulu hemşehrimiz çok, beni Kastamonulu hemşehrilerimizin çoğu şahsen değil ama ismen tanır.Ayrıca 35 yıldır en çok Trabzonlu ve Rizeli müteahhit dostlarımıza mimari hizmet verdiğimiz için hepsi ile şimdiye kadar dost arkadaş ilişkisi içinde olmuşuzdur.

İşlerim Kadıköy civarında olduğu için çoğu vaktimi burada geçiriyorum. Beykoza genellikle hafta sonları gelebiliyorum. Ama Beykoz'u da çok iyi biliyorum. Yaptığımız işler ortada,  biz buradayız, Beykoz yıllardır bir ilerleme kaydetmiyor. Ben herhangi bir göreve talip değilim, eğer bir görev verilirse en iyisini yapacağımdan kimsenin şüphesi olmasın.

[embed]https://www.youtube.com/watch?v=bg7pg5e6rnM[/embed]

Editör: TE Bilisim