Bugün Sultanbeyli'den üzüntü veren bir haber geldi: İddialara göre liseli genç bir kız, okulun 3. katından atlayarak, intihar etmişti. Neyse ki, iki ayağı kırık olsa da en azından hayatta olduğu haberi geldi. Okulların açılmasının ardından okunan bu haberle birlikte ise dikkatler bir kez daha liseli gençlere yöneldi.

Nasrettin Hoca'nın meşhur hikâyesi vardır: Su getirsin diye oğlanın eline testi verirken, hışımla iki tokat atar. Çocuk ağlayarak testi elinde uzaklaşırken, etrafta tanık olanlar, Hoca'nın yanına gelip sorarlar: 

- Hocam, neden vurdun çocuğa? Neden ağlattın?

Hoca yanıtlar:

-Testi yüzünden...

Ahali, Hoca'ya çıkışır:

- Ama Hoca, testi kırık değil ki? Kırılmadı ki, deyince Hoca meşhur yanıtı yapıştırır:

- Kırdıktan sonra tokat atmanın faydası yok... 

Biz de işler Beykoz'da gelecekte kötü olmadan, benzer haberleri güzel semtimizde yapmadan, bir-iki laf edelim istedik. Yoksa bu tür haberler Beykoz'da gerçek olduktan sonra öyle dövünmenin, sağa-sola bağırıp çağırmanın kimseye faydası olmaz...

İlkin konunun "emniyet" kısmını ele alalım:

Harikulâde bir Kaymakamımız var: Ahmet Katırcı... Bizim Beykoz olarak Vali adayımızdır kendisi... Hemen her konuda ilçemize katma değer sağlamak için çırpınıp duruyor. Mesai saatlerinin dışında bile zamanını Beykozlularla birlikte değerlendiriyor. Öncelikle bunu bir değerlendirmemiz, Ahmet Katırcı'dan yararlanmamız gerekiyor. Sorunlarımızı lütfen Beykoz Kaymakamlığı ile Beykoz İlçe Emniyet Müdürlüğü ile paylaşmaktan çekinmeyelim. Olabilir, bazen insan çekinebilir, korkabilir ya da önemsemeyebilir. Ancak sorunlarımızın büyümemesi için öncelikle "dışarıdan ve güvenilir bir yerden" destek almamız şart. Beykoz Belediyesi'nin de bildiğim kadarıyla bu gibi aile sorunlarıyla ilgilenen sağlık ekipleri var. Çekinmeden güvendiğimiz kamu kurum ve kuruluşlarından, yerel yöneticilerden destek isteyelim. Onlardan alacağımız küçük bir yardım, dev gibi görünen sorunlarımızı bir anda un-ufak edebilir.

Sonra?

Sonrasında, Sevgili İlçe Milli Eğitim Müdürümüz Kâzım Bozbay'a büyük bir iş düşüyor. Kâzım Hocamız, geçen yıllarda olduğu gibi okullarımızı, müdürlerimizi ve öğretmenlerimizi yakın markajda tutmaya devam etmeli. Liyakat sahibi olmadığını tespit ettiği isimler ile Beykoz'daki okulların yollarını ayırmalı. Gençlerimizin güvenliği ve mutluluğu için her zamankinden daha çok çalışmalı... Bu ilçede başarılar kadar başarısızlıklarda da payı olacağını bilmeli... Göreve geldiği süre gözönüne alınırsa, Kâzım Hocamız zaten bizden de iyi bilmekte hem ilçeyi hem de yapılabilecekleri. Ancak her şeye rağmen de ihtiyatı elden bırakmaması gerekli...

Son olarak da veliler yani Beykoz Halkımız...

Güzel insanlar... Çoğunluğu Karadenizli olan güzel Beykozlular... Lütfen çocuklarımıza sahip çıkalım. Tabi onlara sahip çıkarken de iyiyi-kötüyü ya da doğruyu-yanlışı onlara güzel bir şekilde anlatalım. Herhangi bir yanlışında çocuğumuzu yerden yere vurmayalım ama tersi ödül verir gibi karşı tarafı da suçlamayalım. Çocuklarımızın yanlışlarını asla üstlenmeyeceğimizi  onlara anlatalım. Anlatalım ki, bize bakıp cesaretlenip, bir başka ana-babanın kuzusuna hayatı zehretmesinler. Uyuşturucudan, şiddetten, tecavüzden uzakta bir yaşamı seçsinler. Yalnızca para için kendilerini de sizi de rencide etmesinler. Okullarına, derslerine odaklasınlar. Beykoz'un yarınlarının teminatı olduklarını hissetsinler.

Beykoz için umarım bu yıl, liseli gençlerinin özellikle spordaki başarılarıyla anılan bir yıl olur.

Beykoz Halkı, zeki, çevik ve ilkeli gençleri hakediyor. Böylesi gençlerin anne-babası olarak gururlanmak istiyor.

Umarız hayal ettiğimiz bir dönem geçiririz...

- - - -