Gazeteciliğin, haber vermek dışında bir başka ödevi daha vardır ki, bana sorsalar, belki de haber vermekten bile daha değerli bir iştir: Gelecek haberlere yönelik uyarıda bulunmak. Türkiye bir deprem kuşağında ve uzmanlar 1999 yılında yaşadığımız o büyük depremin ardından, belki de daha büyüğünün İstanbul’da yaşanabileceğini söylüyor. O halde bizim İstanbul olarak ve hatta mikro ölçekde düşünürsek de Beykoz’da yaşayanlar olarak deprem konusunda ciddi bir çalışma yapmamız gerekmez mi? Bir gazeteci olarak, yaşadığımız Beykoz’dan acı haberler vermeyi ister miyiz? 

Sevgili Yücel Çelikbilek, Belediye Başkanı olduğu 2013 yılında Özel Proje Alanları ile ilgili açıklamalar yaparken, elde edilen gelirle 10 bin binanın yenileceğini söylemişti. Hatta anımsayalım, ertesi yıl 2014 yılında gerçekleştirilen seçimlerde de bu 10 bin bina yenilenme işini, seçim vaadi olarak söylemişti. Her binada ortalama 5 kişinin yaşadığı varsayımıyla, toplamda 50 bin Beykozlunun canının kurtulacağını anlatmıştı. Bir gazeteci olarak o yıllarda bu habere çok sevinmiştim. Manşetler atmıştık, desteklemiştik. Ancak yatırımlar konusunda da Beykoz’un ihtiyaçları vardı ve biz Yücel Başkanın gelen parayı yatırımı bırakıp da nasıl bina güçlendirmeye harcayacağını düşünürken, kürsüye bu kez dönemin Beykoz Belediye Başkan Yardımcısı ve aynı zamanda da yine dönemin İBB Meclis Üyesi Muharrem Kaşıtoğlu gelmişti. O da adeta bizim Beykoz’a yatırım konusundaki endişelerimizi gidererek, aynen şu cümleleri söylemişti: “Büyükşehir Belediyesi, 45 milyon liralık Beykoz Belediyesi bütçesinin tam 21 katı olan 940 milyon liralık yatırımı Beykoz için kullandı. Beykoz nüfusu göz önüne alındığında bu rakam, kişi başı yaklaşık 4 bin liradır. İBB, toplamda 8 milyar TL olan bütçesinin 8’de 1’ini Beykoz için harcamıştır”.

Körün istediği bir, Allah verdi iki göz misali, Yücel Başkan ve Muharrem Kaşıtoğlu’nun konuşmaları ardından büyük bir sevinç yaşamıştık. Gazeteci olarak bu haberi Beykozlulara verdik ama eksik bir şey de yaptık: Takip etmedik. Daha doğrusu edemedik de... Çünkü sağolsun, Beykoz’da AK Parti dışında kalan muhalefet partileri ve temsilcileri, o kadar kendi dertlerine düşmüşlerdi ki, ne bu konularda bize haber kaynağı oldular ne de bizim bu konulara eğilmemiz yönünde bizi zorlamadılar. E, biz de işin kolayına kaçtık, haberi verip arkamızı döndük.

Bakınız, bu konu önemlidir.

Elazığ’da yaşanan Deprem, bizlere yeniden bu konunun önemli olduğunu hatırlattı. Deprem ile birlikte yaşamak, üstelik de çürük ve zayıf evlerde yaşamak çok zor. Elbette deprem olmazsa bir kaybımız olmayacak ancak 1999 yılındaki depremin tekrarı ve hatta Allah göstermesin şiddeti daha büyük bir deprem, Beykoz’da facialar yaşanmasına neden olur. Bizim bu konuda acilen harekete geçmemiz ve hemen yarın böyle bir deprem olacak gibi hareket etmemiz gerekiyor. Mesela Sevgili Yücel Çelikbilek’e bir soralım: Beykoz Belediye Başkanı Murat Aydın, kendisinden bir bilgi alsın. Şimdiye kadar bu konuda ne yaptık, ne kadar yaptık diye... Ardından ivedilikle deprem konusunda bir bütçe ayırarak, zamanla da bunu artırarak, yavaş yavaş bu 10 bin binanın güçlendirilmesini temin edelim. Beykoz’da depreme dayanıksız olan yerlerin tespitinde, topyekün hareket edelim. Belediyemiz, siyasi partilerimiz, STK’larımız bu konunun ciddiyetini kavrasın ve Beykozlulara anlatsınlar. Yoksa, gelecekte olası bir deprem sonrasında Beykoz’daki yerel yöneticilerin, siyasi partilerin “Elimizden geleni yapıyoruz” demesini haberleştirmek, bizim için gazetecilik yapmak değildir. 

Beykoz’da deprem konusunda gelecekte hayatını kaybedecek 1 kişiyi bile bugünden kurtarmak, çok ama çok önemlidir. 

Siyasi çekişmeleri ve bencillikleri bir kenara bırakma, 250 bin vatandaşıyla Beykoz’da birlikte hareket etme zamanıdır.