Şimdiki çocuklar çok avantajlı bizim nesle göre, her bakımdan...

Her şey ellerinin altında...

Kendimden örnek verirsem mesela...

Masal dinlemek bile meseleydi bizim için çocukluğumuzda...

Herkesin ninesi illaki güzel masallar anlatmışlardır torunlarında...

 Ama benim rahmetli ninem bir başka anlatırdı...

Dinlerken onu sanki gerçekmiş gibi gelirdi bana…

Aynı Beykoz sempozyumunda bu günlerde anlatılan masallar gibi...

Beykoz’da yaşamasak, bizde inanacağız, Beykoz da yasamayan ama Beykoz’u Beykozluya anlatanların masallarına...

Öyle bir anlatıyorlar ki babaanneme rahmet okumamak içten bile değil,

Genç ebeveynlere tavsiyem, bağlanın sempozyuma internetten, açın sesini, dinletin bebelerinize, mışıl mışıl uyutun...

Sağ olsun belediyemiz her gün mesajla anlık link atıyor nasılsa telefonlarımıza...

Dinleyemeyenler de üzülmesin…

Gecen seneki sempozyum masallarını kitap haline getirmişlerdi...

Bu seneki masalları da illa kitap haline getirirler...

Her sene bir kitap, beş senede beş kitap…

Ohh ohh!

Beykoz’un masalları diye beş ciltlik kitabimiz olacak nihayetinde...

Beykoz’un ibibik kuşları kitabımız da yerini almıştı kütüphanemizde…

Ne cahilmişiz de haberimiz yokmuş…

Sağ olsunlar öğrendik Beykoz’da yasayan kuşları, belediyemiz sayesinde de, kültürümüz arttı...

Gel gör ki ibibik kuşları kitabını okuduktan sonra gözüm hep havada, bende görebilecek miyim diye bunlardan bir kaçını...

Nerdee…

Ben serçeden, karakargadan bir de martıdan başka bir kuş göremiyorum, ama demek bu mübarek kuşlar bana görünmüyorlar...

Ara sıra da baykuş da görüyoruz, hava karardığında…

Baykuşa nedense uğursuz demiş büyüklerimiz…

Pek iyiye yorulmaz baykuşun ötmesi…

Hatta baykuş bir evin çatısına yuva yapsa hayra yorulmaz...

Mesela ben olsam Beykoz’un Baykuşları diye bir kitap bastırırdım...

Giriş bölümünde, Beykozlu gençlerin neden işsiz olarak kahve köşelerinde oturduğunu yazardım bu uğursuz baykuş kitabında...

Uyuşturucu müptelası haline getirilmiş gençlerimiz için neler yapabiliriz diye görüşleri alırdım…

Yine eğitim seviyesi bakımından son yıllarda Beykoz gençlerinin neden diğer ilçelerdeki çocuklarımızdan geriye düştüklerini araştırırdım…

Beykoz’un çözülemeyen trafik sorununu, her secim döneminde vaat edilen ama bir türlü getirilemeyen metro projesinden bahsederdim…

Kavacık’tan Soğuksu’ya direk minibüs hattı acildi, metro gelmiş gibi sevindik…

Elli bin gencin Beykoz’daki üniversitelerde eğitim gördüğü halde, bunlarla alakalı bir yurdun niçin hala Beykoz’da yapılmadığını, niçin bu öğrencilere hitap edecek kafelerin yeteri kadar Beykoz’da açılmadığını falan yazardım...

Yani bir an, acaba bu kuşlar Zeytinburnu’nda yaşıyorlar da, kopyala yapıştır hesabımı yaptılar diye düşündüm ama, o da imkânsız…

Arabistan çölündeki ağaç sayısı, Zeytinburnu’ndakinden daha fazla olduğuna, bu kuşlarda gökdelenlere yuva yapamayacağına göre, ona da uymadı…

Dede Korkut masalındaki tepegöze rahmet okutur, bu kitaptaki Beykoz’un kuşları...

Bence bugünlerde Beykoz’daki binlerce evin çatısında yuvalanmış baykuşlar varda, biz göremiyoruz...

……………….

Karga karga gak dedi,

Karlı tepeye bak dedi,

Teleferik beklerken,

Bisikletle çık dedi…

Kuşlara bakarken tekneler gitti,

On çeşmelerin bile suları bitti,

Bedava yediğimiz balıkların,

Acaba kılçıkları nereye gitti..

- - - - - - -